Uzaklarda bir sahilde elinde balık oltasıyla duruyormuş. | Open Subtitles | وانه يقف في الشاطيء البعيد في مكان ما وبيده عمود الصيد. |
Bir de başımın üstünde dev bir fil duruyormuş gibi. | Open Subtitles | و أيضاً و كأن هناك فيل ضخم يقف فوق رأسى |
Dünyanın her yerinde Hiroşima'nın yanıbaşında duruyormuş gibi hissedilecek. | Open Subtitles | وكأن العالم كله يقف مجاورا لقنبلة هيروشيما |
Erkek kurban şurada duruyormuş ve katil bıçağını omuz hizasından savurarak karotid arteri delmiş. | Open Subtitles | لقد كان الضحية الذكر واقفاً هنا وغرز القاتل سكّينه في الكتف |
Kanın sıçrayışına bakılırsa o sırada duvara sırtı dönük duruyormuş. | Open Subtitles | يشير تناثر الدم بأنه كان على الأغلب واقفاً و ظهره مستند على الحائط |
Yolda gelirken bir ev gördüm, görünüşe göre valinin emriyle uzun zamandır kapalı duruyormuş. | Open Subtitles | رأيت منزلاً عبر الطريق مغلق بأمر الحاكم و حاله يدل علي أنه مغلق منذ مده |
Su ve elektrik departmanından bir adam elektriğe dokunduğu sırada suda duruyormuş. | Open Subtitles | شخص يعمل في مصلحة المياه و الكهرباء ..و الذي كان يقف في المياه عندما يلمس الكهرباء |
Kan damlalarına göre vurulduğu zaman burada duruyormuş. | Open Subtitles | بقع الدم تشير إلى أنه كان يقف هنا عندما أصيب بعدة طلقات. |
İki ayağının üzerinde duruyormuş, iki metreden uzunmuş, kılla kaplıymış ve ona "cehennemden gelen canavar" demiş. | Open Subtitles | كان يقف علي قدمين و طول 2 متر مفطي بالشعر و سماه الوحش من الجحيم |
Demek ki şüpheli burada duruyormuş. | Open Subtitles | أصيبا كلاهما بالصدر والذي يعني ان المشتبه كان يقف تقريباً هنا |
Onu vuran da burada duruyormuş. | Open Subtitles | ومن أطلق عليه النار, كان يقف هنا |
Grace Thomason'ın ifadesine göre, Blunt kocasının 60 santim arkasında duruyormuş. | Open Subtitles | " حسناً وفقاً لأقوال " غريس تومسون بلانت " كان يقف خلف زوجها " بحوالي قدمين تقريباً هنا |
Kanın dağılım biçimine bakılırsa katil burada duruyormuş. | Open Subtitles | يشير بخاخ البصمات أن الجاني كان يقف هنا |
Yani saldırgan arabanın dışında duruyormuş. | Open Subtitles | لذا مهاجمها كان يقف خارج السياره |
Kurban vurulduğunda tam burada duruyormuş. | Open Subtitles | القتيل كان يقف هنا عندما تمت أصابته |
Ateş eden tam burada duruyormuş. | Open Subtitles | لقد كان القاتل يقف هنا |
Ateş eden, orada duruyormuş. | Open Subtitles | مطلق النار كان يقف هناك |
Bence birisi tam şurada duruyormuş. | Open Subtitles | أظن أن أحداً كان يقف هنا |
Yani yağmurda duruyormuş gibiydi. | Open Subtitles | أعني، كما لو كان واقفاً أسفل المطر. |
Bir turist Napoli'de, yol kenarında duruyormuş. | Open Subtitles | كان واقفاً على الرصيف ذات يوم هنا في (نابولي) |
Elinde kanlı bıçakla Jacob'ın cesedinin önünde duruyormuş. | Open Subtitles | حسناً، كان واقفاً فوق جثّة (يعقوب) حاملاً خنجراً ملطّخاً بالدماء، لذا... |
Yolda gelirken bir ev gördüm, görünüşe göre valinin emriyle uzun zamandır kapalı duruyormuş. | Open Subtitles | رأيت منزلاً عبر الطريق مغلق بأمر الحاكم و حاله يدل علي أنه مغلق منذ مده |