Hiç bir şeyi umursamıyorsun, özel ilişkiler aşk, seks, duygusallık. | Open Subtitles | أنتِلاتهتمينحيالالعلاقاتالشخصية.. الحب, الجنس, العاطفة |
Farkında olmadığın bir duygusallık etrafını sardı. | Open Subtitles | لقد طغتْ عليكَ موجة من العاطفة لم تتوقّعها. |
Çünkü bu duygusallığa dayanamayacağım. Bu kadar duygusallık canımı sıkıyor. | Open Subtitles | لا يمكننى الحصول الا على تلك المشاعر العاطفية البسيطة تعال |
Bana duygusallık yapma. Bu tip şeylere alışık değilim. | Open Subtitles | لا تكن عاطفياً معي لأنني لا أعرف كيف أتصرف مع ذلك |
Daha fazla duygusallık yok. Rachel ve ya Mercedes için, | Open Subtitles | .لا مزيد من الدراما .لقد حان وقت التصويت |
Bu suçlarda normalde cinayetlerde gördüğümüz duygusallık yok. | Open Subtitles | تعرفون هذه الجرائم يبدو انها تفتقد العنصر العاطفي الذي نراه عادة في جرائم القتل الشخصية |
Cevap, ilişkiye ihtiyaç duyan, birisiyle arasında duygusallık olan oğlanların ve delikanlıların kız gibi olduğunu söyleyen ataerkil kültürdür. | TED | والإجابة هي الثقافة الأبوية، والتي تقول للأطفال والشباب أهميّة الحاجة للعلاقة، وتكوين عاطفة مع أحد هو شيء أنثوي. |
- Bulmana sevindim ama duygusallık yüzünden hayatını riske atmaya değmez. | Open Subtitles | يسرّني أنّكِ وجدتها لكنّ قطعة حميمة لا تستحقّ أنْ تخاطري بحياتك لأجلها |
Her şeyi Watanabe-san'ın çabalarına bağlamak aşırı duygusallık olur. | Open Subtitles | هذا تعاطف شديد أن ننسب الأمر (إلى (واتانابي |
Farkında olmadığın bir duygusallık etrafını sardı. | Open Subtitles | لقد طغتْ عليكَ موجة من العاطفة لم تتوقّعها. |
Tam aksine, duygusallık tuzağına düşmekten bu şekilde kaçınıyorum. | Open Subtitles | على العكس لدي رؤية واضحة تجعلني أقاوم فخ العاطفة |
Bugün olanlarla birlikte etrafta çok fazla duygusallık havasında olduğunun farkındayım. | Open Subtitles | أعرف أن هناك كثير من العاطفة مع كل شيء قد حدث اليوم |
Gençlik istiyorum süper bir güç hayaller, mutluluk, sevinç, duygusallık. | Open Subtitles | أريد الشباب.. القوة... الحلم، السعادة، المرح و العاطفة |
Ayrıca, duygusallık içinde biraz dışladığımız ve bugünlerde dikkatimizi çeken bir şey daha var. | Open Subtitles | هناك أيضا شيء غريب في العاطفة... يسترعي انتباهنا في هذه الأوقات... |
Bilirsiniz; duygusallık için, atmosfer için, duygusal karşılık için güzelliği arzularız. | TED | كما تعلمون، أنت تسعى إلى الجمال إلى الإثارة، إلى الاحساس، إلى الإجابة العاطفية. |
Kızlar gibi, bazı şeylerde aşırı duygusallık gösterdiğini biliyorsun. | Open Subtitles | أنت تعرف أنك تبالغ في إظهار مشاعرك الحساسة تجاه المواقف العاطفية |
Şiddetli duygusallık, nörolojik olgunun bir parçası olabilir. Halusinasyon, bunama... | Open Subtitles | الصدمة العاطفية الحادة يمكن أن تكون جزء من مؤثر عصبي، هلوسة، خلل عقلي |
İlla duygusallık edeceksem, olan biten her şeye rağmen dönüp dolaşıp geldiğim bir şey var. | Open Subtitles | حسنٌ، سأسمح لنفسي بأن أكون عاطفياً بصرف النظر عن كلّ ماحدث فهنالك سببٌ آخر |
"Ayrıca bir duygusallık özürlü olduğun gayet açık ve seçik görülüyor. | Open Subtitles | وإنه لواضح بالنسبة لي الآن" بأنك معتلة عاطفياً |
Film çektiğinden hiç bahsetmemiştin. Aksiyon var, duygusallık var, sembolizm var. | Open Subtitles | يوجد فيه الاثارة و الدراما و هو بسيط |
Orada duygusallık yaşandı, İlk sen git, "Tamam, olur." | Open Subtitles | وصلت الدراما إلى هُناك لأنه أول ما بدأت |
Senin, ne duygusallık ne de bağlılık demene bayılıyorum. | Open Subtitles | أنا أحبك قائلا : لا الترابط العاطفي ، أي أمتعة |
Böyle bir duygusallık gösterdiğine ilk kez tanık oldum. | Open Subtitles | إنّها المرّة الأولى التي رأيته فيها يبدي عاطفة على الإطلاق. |
- Bazen duygusallık işe yarar. | Open Subtitles | الاحتفاظ بأغراض حميمة يؤتي ثماره أحياناً |
Her şeyi Watanabe-san'ın çabalarına bağlamak aşırı duygusallık olur. | Open Subtitles | هذا تعاطف شديد أن ننسب الأمر (إلى (واتانابي |
- duygusallık ruha iyi gelmez. | Open Subtitles | -إن المشاهد المأساوية ليست مفيدة للروح. |