Ancak öğrendiğim bir şey var: sevgi, intihara meyilli birini, kendini yaralamasını engellemek için yeterli olsaydı, intiharlar çok nadir olurdu. | TED | ولكن هناك شيء قد تعلمته: إذا كان الحب كافيًا لإيقاف شخص ما يفكر بالانتحار من إيذاء نفسه، الانتحار بالكاد سوف يحدث. |
Google ve Facebook'ta sahte haberlerin yayılmasını engellemek için teknolojiyi kullanmayı deneyen bazı zeki insanlar, zeki mühendisler var. | TED | هناك بعض الأشخاص شديدي الذكاء، من عباقرة المهندسين في جوجل وفيسبوك، والذين يحاولون استخدام التكنولوجيا لإيقاف انتشار الأخبار المزورة. |
Parçaların fırlamasını engellemek için jelatinden küçük bir bariyer yaptım mesela. | TED | وكان علي صنع حاجز صغير من السيلوفين حوله لمنعه من التحرك |
Bu, iki derecelik ısınmayı engellemek için | TED | أليس باوز لركين: نعم، إنها أبعد ما يكون لتجنب الدرجتين. |
Ancak yeni İmparatorun da Prensin dönüşünü engellemek için adamlarını yolladığından habersizdir. | Open Subtitles | لكنها لم تكن مدركة أن الأمبراطور الجديد قد أرسل مسبقاً القتلة من أجل منع الأمير وولوان من العودة |
"Ateşin yayılımını engellemek için kapıları kapalı tutun" yazıyor burada. | Open Subtitles | يقول: أبقوا الأبواب مغلقة ليمنع انتشار الحريق |
Böyle birşeyi engellemek için tüm gücümü kullanacağımı bilmiyor musun? | Open Subtitles | و أننى سأستخدم كل قوتى لأمنع حدوث شىء هذا |
Geçidin güvenlik protokolleri var, enerji izlerinin karışmasını engellemek için tasarlanmışlar. | Open Subtitles | بوابة النجوم لديها نظم أمان صممت لتمنع تواقيع الطاقة من الإخطلاط معا |
Yalnızca büyük resmin görülebilmesini engellemek için gerçekleştirilmiş bir çaba. | Open Subtitles | و كل ذلك لمنع أى شخص من رؤية الصورة كاملة |
- Fransız yolcuların vagonları kullanmalarını engellemek için. | Open Subtitles | لإيقاف إستخدام الركاب الفرنسيين لعربات القطار. أية عربات؟ |
- Onu bırakamayız. - Belki de onları engellemek için buradasındır. | Open Subtitles | ـ لا يمكننا تركه هنا ـ لقد أتينا الى هنا لإيقاف انتشارهم |
Demek istediğim, böyle bir şeyi engellemek için genelde fırsatın olmaz. | Open Subtitles | أقصد , متأكدة بأنه ليس من العادة أن أحصل علي فرصة لإيقاف شيئاً مثل |
Birisi yakalanırsa diğeri konuşmasını engellemek için onu öldürme emri alırdı. | Open Subtitles | و في حالة الإعتقال، كانت أوامرهم بقتل الرفيق لمنعه من الكلام. |
Laos'un komünizmin egemenliğine girmesini engellemek için tarafsız hükümete lojistik destek ve eğitim sağlıyoruz. | Open Subtitles | نحن كنا نقدم الدعم اللوجيستي والتدريب لتجنب سقوط لاوس تحت السيطرة الشيوعية |
Isıyı ve nemi kontrol edebiliyor kapağın erken solmasını engellemek için ışığa maruz kalma süresini kısıtlıyor. | Open Subtitles | إنّها تتحكّم بالحرارة، والرطوبة، وتحدّ من التعرّض للضوء من أجل منع بهتان الأغلفة السابق لأوانه. |
O'Neill notu bunu engellemek için gönderdi. | Open Subtitles | أرسل أونيل الملاحظة ليمنع ذلك من أن يحدث |
O canavarın tekrar öldürmesini engellemek için her şeyimden vazgeçtim. | Open Subtitles | لقد تخلَّيت عن كل شيء لأمنع ذلك الوحش من القتل ثانيةً |
Annemin Avustralya'ya taşınmak istemesini engellemek için kullan güçlerini. | Open Subtitles | استخدم قوتك لتمنع أمي من السفر إلى استراليا |
Kural çiğnemedim. Bir suç girişimini engellemek için araya girdim... | Open Subtitles | لم أكسر أي قانون , لقد تدخلت لمنع نشاط إجرامي |
Örneğin bulaşmasını engellemek için, şu eldivenleri takmanı rica ediyorum. | Open Subtitles | اود وضع أحد هذه القفازات لك لتفادي تلوّث العيّنة |
Hiç kimse Başkan Roosevelt kadar sizin savaşı durdurmak ve yayılmasını engellemek için sarf ettiğiniz çabanın değerini bilemez. | Open Subtitles | الرئيس روزفلت يقدر اكثر من غيره جهودكم المبذولة لايقاف الحرب والحد من توسعها |
Şarabın oksitlenmesini engellemek için havayı tankın dışına çıkarır. | Open Subtitles | تخرج الهواء من الصهريج لتوقف الخمر عن الأكسدة |
Birkaç öğrenci ailesinin de içinde olduğu kişiler, okul öğrencilerin gitmesini engellemek için daha fazlasını yapmadığından çok öfkeliydi. | TED | والبعض، بما في ذلك بعض عائلات الطلاب، كانوا غاضبين أن المدرسة لم تفعل أكثر من ذلك لمنعهم من المغادرة. |
Trent Seward benim ifade vermemi engellemek için herşeyi yapar. | Open Subtitles | إن ترينت سيورد سيفعل اي شيء لمنعي من الإدلاء بشهادتي |
Global Fon, annelerin çocuklarına HIV bulaştırmasını engellemek için virüse karşı ilaç sağlıyor. | TED | ويوفر الصندوق العالمي مضادات الفيروسات القهقرية التي تمنع الأمهات من نقل الفيروس إلى أطفالهم. |
Evet, onu engellemek için yapmayacağım şey yoktur. | Open Subtitles | نعم، وما من شيء لن افعله لأوقف هذا |