Cennete gitmeyi seçtiğinden, öldürme işini de iptal etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | توجب علي أن ألغي هذا القتل عندما سلك طريق الشهداء مباشرة للجنة |
Seni çocuğumuz olması için bile ikna etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | توجب علي اقناعك حتى بالتفكير في الحصول على طفل. |
Bella huzursuzlanmaya başlamıştı ve onu günde on kez kontrol etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | أصاب الأرق بيبلا و كان عليّ أن أطمأن عليها عشر مرات في اليوم |
Terk etmek zorunda kaldım... | Open Subtitles | كان عليّ أن أرحل |
Senin imzanı taklit etmek zorunda kaldım, yoksa arabayı buradan çıkarmazlardı. | Open Subtitles | كان علي ان ازوّر توقيعك كي استطيع اخراج السيارة من هنا |
Bu yüzden bir yıllığına gitmeyi kabul etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | لقد اضطررت إلى الموافقة .للذهاب بعيداً لمدة عام |
Kapalı tabut tavsiye etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | أنا كان لا بُدَّ أنْ أَوصي بتابوت مغَلقَ. |
Hizmetçiyi, bu otelin sahibi olduğumu ikna etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | اضطريت أن أقنع الخادمة أنني مالك الفندق |
İstifa etmek zorunda kaldım çünkü ne zaman kıyıdan ayrılsak başım dönüyordu. | Open Subtitles | لقد توجب علي الاستقالة لأنني بدأت أشعر بالدوخة كلما غادرنا الساحل |
Seni arabadan zorla indirip yatağa sürüklemek ve alt tarafını tıraş etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | لا أريد... توجب علي سحبك من السيارة واضطررت تثبيتك بالسرير |
Birkaç bina uzağa park etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | توجب علي الوقوف بعد عدة بنايات |
Terk etmek zorunda kaldım... | Open Subtitles | كان عليّ أن أرحل |
Kavga etmek zorunda kaldım. Lenny babasının Hulk Hogan olduğunu söyledi ama ben o olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | كان عليّ أن أتشاجر، فـ(ليني) قال: "أن والده هو العملاق (هوغان)" |
Şehri terk etmek zorunda kaldım Jimmy bana iş teklif etti, o yüzden buradayım. | Open Subtitles | كان عليّ أن أخرج من المدينة (جيمي) عرض عليّ وظيفة ولهذا أنا هنا. |
Tom'un 51 yaşındaki Jerry Springer'a benzeyen ve benden hoşlanmayan ablasından rica etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | كان علي ان أطلب من أخت توم التي تبلغ من العمر 51 سنه التي تبدو مثل جاري سبرينجر والتي لا أعجبها |
Bay T'ye ne kadar hap verdiklerini hiç göstermiyorlar dolayısıyla tahmin etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | لم يظهروا حقا كم حبة منومة اعطوها لسيد (تي)، لذا كان علي ان اخمن. |
Sonra buraya park etmek zorunda kaldım, çünkü parktaki insanlar pencere önüne sıraya girip yiyecek siparişi vermeye başladılar. | Open Subtitles | ثم اضطررت إلى الانتقال هنا لأن الناس في الحديقة يقفون على النافذة لكي يطلبون الطعام. |
Büyüdüm ve bunu bırakmaya çalıştım ama aptal kız kardeşim boşandı ve ona yardım etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | كبرت وحاولت الابتعاد عن ذلك لكن أختي الغبية تطلقت لذا اضطررت إلى مساعدتها. |
Lacey'in Society Hill'den kredi kartımla aldığı 300$'lık bir şapkayı iade etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | اضطررت إلى ارجاع القبعة التي اشترتها (ليسي) من "مجمع" هيل مقابل 300 دولار باستخدام بطاقتي الائتمانية |
Temizlik işlerini iptal etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | أنا كان لا بُدَّ أنْ أَسْحبَ السدادةَ من على الوظائفِ النظيفةِ، |
Birkaç kişiden rica etmek zorunda kaldım ama Eyfel Kulesi restoranına rezervasyon yaptırabildim. | Open Subtitles | أنا كان لا بُدَّ أنْ أَتّصلَ في a زوج حسناتِ، لَكنِّي حَصلتُ علينا أي حَجْز في مطعمِ برج أيفلَ. |
Hizmetçiyi, bu otelin sahibi olduğumu ikna etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | اضطريت أن أقنع الخادمة أنني مالك الفندق |