Bana fıstık ezmeli, reçelli ekmek hazırladı. Sadece bunu yedim. | Open Subtitles | صنعت لي شطيرة زبدة الفستق هذا كل ما كنت آكله |
Tuna ve somonlu var, Tony çünkü fıstık ezmesi sevmediğini biliyorum. | Open Subtitles | معي تونا وسلطة السلمون، لأني أعلم أنك لا تحب زبدة الفستق |
Bebeğim,daha az önce sana tam kıvamında 100 tane tuzlu fıstık verdim. | Open Subtitles | حبيبتي لقد أحضرت لكِ لتوي 100 حبة فستق بكمية ملح مناسبة أيضاً |
Reece'in fıstık Ezmeli Kekinde öyle yaptılar ve çok başarılı oldu. | Open Subtitles | فعلوا ذلك مع الفول السوداني كوب زبدة لريس، وكان نجاحا كبيرا. |
Senin dolaplarında henüz şu görkemli fıstık ezmesi el izlerinden yok. | Open Subtitles | معندكيش الحاجات الفخمه دى بده الفول السودانى |
Güzel günlerdi, dostum, senle ben fıstık ezmesiyle jöle gibiydik. | Open Subtitles | أوقات طيبة يا صاح أنت وأنا مثل زبدة الفستق والهلام |
Bir paket yer fıstık yemiş ve fıstık proteinleri bulaşıcı olabilir. | Open Subtitles | اكل كيسا من الفستق السوداني و البروتينات الموجودة فيه قد تنتقل |
Bu aptal görev için 10 fıçı fıstık ezmesini bıraktım. | Open Subtitles | تركت 10 غالونات معلبة من زبدة الفستق لهذه المهمة الغبية |
Yalnızca biri Çin yemeğine fıstık yağı koyduğu için ölmedi. | Open Subtitles | لم يمت بسبب وضع أحدهم زيت الفستق في طعامه الصيني |
fıstık ezmesi aldım. Hoşlandığını biliyorum. | Open Subtitles | كما حصلت لك على زبدة الفستق التي أعلم أنك تحبها |
Bahse girerim kahvaltı için fıstık yağı getirmişsindir. | Open Subtitles | أنا واثقة من أنك تناولت زبدة الفستق على الافطار. |
Kasabada doğal fıstık ezmesi satan tek bir yer var. | Open Subtitles | هناك متجر واحد فقط في المدينة يبيع زبد فستق طبيعية |
Mutfakta biraz fıstık ezmesiyle jöle var. Kulağa nasıl geliyor? | Open Subtitles | لدي زبدة فستق وبعض الجيلي في المطبخ , ما هذا الصوت؟ |
Kaptan, daha yeni cips, iki sosisli sandviç ve bir çanta dolusu fıstık yedin. | Open Subtitles | يا صاح ، لقد تناولت للتو ناتشو وسندويتشين نقانق و كيس فستق |
Bir tane fıstık yiyince anaflaktik şoka giren insanlar var. | Open Subtitles | يوجد أناس معينون إذا تناولوا ..الفول السوداني يصابون بصدمة حساسية |
Yani şimdi fıstık yemeyi yasaklayıp, Tanrı'yı fıstığı yarattığı için dava mı edeceğiz? | Open Subtitles | الآن هل معنى هذا أن نقوم بحظر الفول السوداني ونقاضي الرب لأنه خلقه؟ |
Senin için fıstık ezmesi, jöleli sandviç ve biraz da muzlu ekmek hazırladım. Ve büyük bir bardak süt. | Open Subtitles | أعددتُ لكِ شطائر زبد الفول السودانى والهُلام وبعضاً من خُبز الموز وكوباً كبيراُ من اللبن. |
Ne istersin, fıstık ezmeli ve reçelli sandviç mi? | Open Subtitles | ما الذي تريده, زبدة البندق وسندوتش الجيلي؟ |
Havyarlı peynirle ilgili bir fikrim var, çocuklar için de fıstık ezmeli. | Open Subtitles | لدي أيضًاً فكرة هائلة عن حلقات كافيار وزبدة مخلوطة بالفستق والهلام للأطفال |
Bilemiyorum. Bana biraz fıstık ve patlamış mısır almasını söylemiştim. | Open Subtitles | لا اعلم ، طلبت منه ان يشتري لي بعض المكسرات |
Acımasız fıstık öndeki grubun arasına giriyor ama çıkması zor gözüküyor. | Open Subtitles | (بيب روثلس) تدخل بين المدافعات لكنها تعاني من صعوبةٍ في الخروج. |
Ama Sam için fıstık ezmeli ve reçelli sandviç yapma. | Open Subtitles | ولكن لا تصنع للصبي مرة اخري زبدة بندق وساندوتش الجيلي. |
- Fındık fıstık olacak değildi ya. Bir bakalım. | Open Subtitles | اوه وانا اعتقدتها مكسرات او براغى دعنا نلقى نظره |
Selam, Kitty, biraz fıstık yağı alabilir miyim? | Open Subtitles | يا، بسيسة، يُمْكِنُ أَنْ عِنْدي بَعْض الفستقِ النفط؟ |
Şu koridorda gördüğüm fıstık için fazla yaşlı değil misin sen? | Open Subtitles | ألم تكبر قليلاً على تلك المثيرة التي رأيتها في الردهة للتو؟ |
- Tamam, fıstık. | Open Subtitles | حسناً يا حلوتي. |
fıstık, oldukça güzel geçmiş gibi. - Evet, birbirlerini sevdiler. - Öyle mi? | Open Subtitles | حسناً، بينات أعتقد أن هذا سار على ما يُرام. |
- Selam, fıstık! | Open Subtitles | -مرحبا يا (فوكس )! |