Fakat gerçek şu ki ilk hangi bilgenin dediğinin önemi yok çünkü bilgenin verdiği bir öğüt, bugün bile geçerli. | TED | لكن الحقيقة أنه لن يؤثر من هو الحكيم الذي قالها أولا لأنها ما زالت نصيحة حكيمة حتى في يومنا هذا. |
Fakat, gerçek şu ki, ondan sonra, neredeyse uyanık olduğum her dakikayı bu hayali kovalayarak geçirdim. | TED | لكن الحقيقة هي انني قضيت كل لحظة استيقاظ تقريبا منذ ذلك الحين اطارد تلك الرؤية. |
Fakat gerçek tek başına özgür kılmaz. Bizden onu anlamlı kılacak yetenekleri, tutumu, kabiliyeti ve medeni ceserati bekler. | TED | لكن الحقيقة لن تحررنا إلى أن نقوم بتطوير المهارات و العادة والموهبة والشجاعة الأخلاقية لاستخدامها. |
dış uzaydan dünyamıza baktığımızda, sadece kendimizin değil hayatın nekadar değerli olduğunu anlayacağız Fakat gerçek şu ki dünyevi uygarlaşma faydalı olacak. | Open Subtitles | عندما ننظر من الفضاء على كوكب الأرض إلا أننا سندرك كيف أن الحياة ثمينة ولكن الحقيقة أننا ننتمي إلى حضارة كوكبية بحق |
Fakat, gerçek şu ki; çocuklara yanlıştan doğruyu öğretmenin en iyi yolu | TED | ولكن الحقيقة هي أن أفضل طريقة لتعليم أطفالي الصواب من الخطأ هي عن طريق تعليمهم بالفعل. |
Fakat gerçek şu ki sizi uyarmalıyım. | Open Subtitles | لكن الحقيقة هي أني جئت لكم من قبل بتحذير |
Fakat gerçek şu ki, Geçit Programı, sorumlu kişilerden eskisi kadar destek görmüyor. | Open Subtitles | لكن الحقيقة هي , برنامج بوابة النجوم فقط لايحظى بالدعم, إنها تستخدم فقط من الناس المسؤولين |
Fakat gerçek şu ki geçmişte sızıntılarla ilgili sorunlarımız vardı. | Open Subtitles | لكن الحقيقة هي، لقد كان لدينا مشاكل في الماضي مع التسرّبات. |
Fakat gerçek şu ki tam olarak kimle yaşadığımızı yada ortaklık yaptığı kişileri asla bilemeyiz. | Open Subtitles | لكن الحقيقة هي أننا لا نعرف حقا مع من نحن نعيش أو من الأشخاص الذين يرافقونهم |
Dene ve bütün bu olanlar için beni kötü ilan et, Fakat gerçek su ki, buradaki kötü çocuk sensin. | Open Subtitles | يمكنك محاولة جعلي الشريرة هنا لكن الحقيقة هي أنك أنت الشخص السيء هنا |
Yakıt olarak atıkları kullananlar harika fikir, Fakat gerçek şu ki henüz bunun nasıl yapılacağını bilmiyoruz. | TED | فالمفاعلات التي تستخدم النفايات كوقود هي في الحقيقة أفكار رائعة، لكن الحقيقة هي: لا نعرفُ حتى الآن كيفية صُنعها في الحقيقة. |
Şey, Fakat gerçek şu ki, efendim, bavullar toplanmıştı. | Open Subtitles | حسناً لكن الحقيقة أنها حزمت الأغراض |
Fakat gerçek normalden çok uzak. | Open Subtitles | لكن الحقيقة ابعد ما تكون عن العادي |
Fakat gerçek onun öldüğüdür. Sizin de bir gün başınıza geleceği gibi. | Open Subtitles | * و لكن الحقيقة أنها ماتت* * و يوما ً ما ستموت أنت أيـضا ً* |
Elbette, avukatların 20 yıl sürecek bir davada Tuscany'de ev almaya yetecek kadar para almak istiyorlar, Fakat gerçek şu ki... | Open Subtitles | أكيد, اقصد بان محاميك يريد ان يذهب للمحكمة للعشرين سنة القادمة, و و أن يشتري لنفسه منزلاً جميلاً للعطل في توسكاني, و لكن الحقيقة هي |
Fakat gerçek şu ki Zinberg'den sonra gelen her şey her zaman kitabın en sonunda olacaktır. | Open Subtitles | "لكن الحقيقة أن أي شيء يسمى "زينبرج سيكون دائماً بنهاية الكتاب |
Fakat, gerçek olan bir şey var ki, o da inanılmaz bir şekilde kızgın olmam. | Open Subtitles | ولكن الحقيقة انني كانت غاضبا بشكل لايصدق |
Fakat gerçek şu ki sen farklı bir yerden geldin.. | Open Subtitles | ولكن الحقيقة انه عندما جئتى فجاة فى هذا اليوم |
Fakat gerçek şu ki sen farklı bir yerden geldin.. | Open Subtitles | ولكن الحقيقة انه عندما جئتى فجاة فى هذا اليوم |
Fakat gerçek şu ki, kozlar oynandığında ikiniz güvenebileceğim yegane dostlarım oldunuz. | Open Subtitles | ولكن الحقيقة هي عندما تسوء الأمور أنتما الصديقين الوحيدين الذين يمكنني الإعتماد عليهما |
Fakat gerçek şu ki, bilinç nereden geliyor veya ölünce nereye gidiyor halen bilmiyoruz. | Open Subtitles | التي وضعناها منذ 15 عاماً فريمان: ولكن الحقيقة |