Hem ayrıca, dışardan bakıldığında olağan dışı görünüyorsun ama olay duygular ve ilişkiler olduğu zaman senin de kimseden farkın kalmıyor. | Open Subtitles | ومن المؤكد أن لديك جوانبٌ استثنائية لكن حينما يتعلق الأمر بالمشاعر والعلاقات العاطفية فإنك لا تختلف عن أحد ٍ في ذلك |
Buraya evim diyen diğer bok parçalarından hiçbir farkın yok. | Open Subtitles | حسناً، أنت لا تختلف عن هؤلاء السفلة الذين يظنون أن هذا بيتهم |
Sonra da sana bakıyorum. Seminerlerime gelen aptallardan hiçbir farkın yok. | Open Subtitles | ثمّ أنظر إليكَ ولا تبدو مختلفاً عن الحمقى الذين يحضرون ندواتي |
Babam bana bir defasında erkeklerle çocuklar arasındaki farkın aldıkları dersler olduğunu söyledi. | Open Subtitles | فى مرة قال أبى الإختلاف بين الرجال والأولاد الدروس التى يتعلموها |
Bu iş bittiğinde bulamayan milyonlarca insandan bir farkın olmayacak. | Open Subtitles | وبعد إنتهاء تلك المسابقة، فلن تكون مختلفا عن البلايين الذين لم يجدوا إحداها |
Sen iyi ve hassas bir kızsın. Big Momma'dan farkın yok. | Open Subtitles | أنتِ فتاة حسّاسة للغاية لا تختلفين عن "الجدّة الكبيرة" |
Güzel. Çünkü bu günkü laboratuar çalışmamız aradaki farkın gösterilmesi. | Open Subtitles | جيد بما أن عمل مختبرنا اليوم هو توضيح هذا الفارق |
Beni üzen şey, en iyi ve en kötü öğrencilerim arasındaki tek farkın I.Q. olmamasıydı. | TED | لكن الشيء الذي استوقفنيهو أن ليست نسبة الذكاء هي الاختلاف الوحيد بين أفضل وأسوء طلبتي. |
Bu bir cinayet. Gerçekten yaparsan onlardan bir farkın kalmayacak. | Open Subtitles | هذه جريمة قتل، وإذا فعلت هذا، لن تكون مختلفًا عنهم. |
Beni nasıl zorladığını görüyorsun. Bizi köle haline getiren insanlardan farkın yok. | Open Subtitles | شاهدى كيف تُجبرنى إنها لا تختلف عن البشر الذين أستعبدونا |
Elinde silahı olan herhangi bir deliden ne farkın kalıyor. | Open Subtitles | انا اعني انك لا تختلف عن الناس المجانين ؟ الذين بحوزتهم السلاح .. |
Bu beyaz farelerin, renkli dostlarıyla aralarındaki tek farkın tüm genomlarındaki bir gende küçük bir değişiklik olduğunu bunun dışında tamamen aynı olduklarını düşünün. | TED | تخيلوا أن الفئران البيضاء هذه تختلف عن أخواتها التي اللاتي معها بسبب وجود تغيير ضئيل في جين واحد من كل الجينات وفيما عدا ذلك فهي عادية جدا. |
Kemikleri yalayıp fırlatan şu canavardan bir farkın yok. | Open Subtitles | انت لا تختلف عن ...ذلك الوحش الذي يمتص العظام التي ترمى اليه |
Eğer böyle yaparsan, senin de Kira'dan farkın kalmaz! | Open Subtitles | وإن قمت بذلك فأنت لا تختلف عن كيرا |
Bu gerçeği öğrenmeden önceki halinden farkın yok unutma. | Open Subtitles | أنت لا تختلف عنك قبل أن تعرف الحقيقة |
Küçükken seninle uğraşan serseriden hiçbir farkın kalmadı. | Open Subtitles | أنت لست مختلفاً عن ذلك البلطجي الذي اعتاد على مضايقتك |
Dünyayı havaya uçurup tekrar kurmak istiyorlar senin onlardan farkın ne? | Open Subtitles | هم يريدون تفجير العالم والبدء من جديد ما الذي يجعلك مختلفاً ؟ |
Yabanilerle aramızdaki tek farkın, Duvar yükseldiğinde atalarımızın Duvar'ın sağ tarafında kalmış olması olduğuna inanıyorum. | Open Subtitles | أنا أؤمن فقط الإختلاف بيننا وبين المتوحشين هو عندما ذهب الجدار للأعلى أسلافنا ظهروا |
Hepsini öldürdün diyelim sonra ne olacak? Onlardan ne farkın kalacak? | Open Subtitles | ان كنت ستقتلهم جميعا مالذي سيجعلك مختلفا عنهم |
Bizden hiç farkın yok. | Open Subtitles | أنت لا تختلفين عنا |
Bu gerçekten bir değişiklik, sağlıkta az ya da çok 30, 40 yıllık farkın gecikmesine sahipsiniz. | TED | هذا تغيير حقيقي ,أن يكون هذا الفارق الزمني في الصحة بما يعادل 30 أو 40 عام. |
Sağdaki sütun sol sütundan ortadaki sütun çıkartılarak elde edildi ve aradaki farkın neredeyse sıfır olduğunu gösteriyor. | TED | والعامود على اليمين نتج دمج العامودين الأوسط والأيسر. ويظهر ان الاختلاف بالكاد يكون معدوم. |
Bunu yaparsan onlardan farkın kalmayacak. | Open Subtitles | إذا فعلت هذا، لن تكون مختلفًا عنهم. |
Alınma ama senin onlardan ne farkın var? | Open Subtitles | لا أقصد الإهانة، ولكن ما الفرق بينك وبينهم؟ |