"güçle" - Traduction Turc en Arabe

    • القوة
        
    • قوة
        
    • بالقوة
        
    • بقوة
        
    • القوّة
        
    • قوّة
        
    • بقوّة
        
    • قوته
        
    • بالقوّة
        
    • القوه
        
    • بالسلطة
        
    • بقوةٍ
        
    • بالقوى
        
    • السُلطة
        
    Bugün, senin aşkından ve resimlerinden aldığım güçle ayakta duruyorum. Open Subtitles أنا أعيش اليوم لأني استمد القوة من حبكِ و صوركِ
    O güçle Romalıları rahatça mağlup ederiz, ya ne ya! Open Subtitles أنا بمثل هذه القوة, نستطيع التغلب على الرومان بسهولة بالغة
    Böylece birbirimize değer verip zihinsel ve ruhsal güçle birlikte birlikte yaşlanacağız. Open Subtitles أننا سنعتني ببعضنا ونعد أننا سنكبر معاً في قوة عقلية و روحية
    İnanıyorum ki yetkililer, bu nihai güçle ve yıldırıcı grev taktikleriyle tanışmak isteyecek. Open Subtitles أظن ان السلطات يجب ان تتعامل مع هكذا تصعيد لتكتيكات الإضراب بالقوة الحازمة
    Doğaüstü bir güçle çekip sökebileceğimiz bir kapı kolu falan... Bunu nasıl düşünemedim? Open Subtitles مثل مقبض يمكن أن ننزعه بقوة خارقة كيف اني لم افكر بهذا ؟
    Bu güçle yaşamı hür ve güzel yapın. Open Subtitles القوّة لخلق السعادة عندكم القوّة لجعل هذه الحياة حرة وجميلة
    Hepsini anladım albay. Benim gördüğüm kadarıyla güçle karşılık veriyoruz zaten. Open Subtitles أتفهم كلّ هذا أيّها العقيد، يبدو لي أنّنا نرد بإستعمال القوة.
    Ve bu kez büyük bir güçle sonsuzluğa doğru yol alıyorlar- Open Subtitles وهذه المرة أصبحت القوة إن ثم ذهبت إلى ما لا نهاية
    Yalnızca güçle alakalı değil duruma göre uygun servisi kullanman lazım. Open Subtitles الامر ليس بشأن القوة فحسب, عليك ان تختار الشكل المناسب للموقف
    Bunu yapmanızı istememin nedeni, davranışınızı değiştirmek için gereken fiziksel güçle, yüz yüze gelecek olmanız. TED ويعود السبب من أنني أريدك أن تقوم بذلك لأنك ستكون وجها لوجه مع المادية، وأعني القوة البدنية المطلوبة لتغيير سلوكك.
    şimdi sizi bu yeni çerçeveyle tanıştırmak istiyorum Eski güç yeni güçle tanışıyor. TED لذلك أريد أن أعرض لكم هذا الإطار: تلتقي القوة القديمة والقوة الحديثة.
    Karbon yaşamın en sevdiği yapı malzemesidir çünkü pek çok atomla tam ayarında bir güçle el sıkışır. TED الكربون هو مادة البناء الأساسية للحياة، لأنه يصنع عددًا جيدًا من المصافحات مع قوة القبضة الصحيحة فقط.
    Görünen o ki hatırı sayılır kuvvette bir güçle başetmek zorundasınız. Open Subtitles ومن الواضح أن انك تتعامل مع بعض قوة كبيرة ملحوظة.
    Mürettebatımın zihnini nasıl bir güçle kontrol ediyorsun? Open Subtitles أيّ قوة بحوزتك تهيمن بها على عقول طاقمي؟
    Doğruyu söylemek gerekirse mevkiden çok mevkinin sahip olduğu güçle ilgileniyorum. Open Subtitles بدلاً من المنصب ذاته، أنا أكثر اهتمامًا بالقوة التي يمنحها المنصب
    Ama sana yemin ediyorum Kazım, Allah'ın bana verdiği güçle bugün ölen adamlarımın intikamını alacağım. Open Subtitles أعرف جيدا قوتهم ولكن أقسم لك يا قاسم بالقوة التى وضعها الله فى سوف انتقم لرجالي الذين ماتوا في هذا اليوم
    İki kat güçle iterseniz, iki kat hızlı akarlar. TED إذا دفعتهم بقوة مرتين، سيتحركون أسرع مرتين.
    Karasal ya da siber, bu makine tahmin edilemez bir güçle savaş çıkarabilecek potansiyelde olurdu. TED هذه الآلة ستكون قادرة على شن حرب، سواء كانت على الأرض أو على الإنترنت، بقوة غير مسبوقة.
    Unutma, büyük güçle birlikte büyük sorumluluk gelir. Open Subtitles لا تنسّ أبداً أنه كلما ازدادت القوّة تزداد معها المسؤولية
    Eylemsizlik gidericilerin yapay yerçekimini kesen sarsıcı bir güçle bağlantılı. Open Subtitles يصدر النبض نتيجة تداخل قوّة ارتجاجية بالجاذبية الاصطناعية.. التي تولدها المخمّدات العطالية
    Buzul, granit boyunca her santimetre-kareyi 100 kilogramlık bir güçle aşındırarak geçmiş. Open Subtitles تحرّك الجليد عبر الجرانيت طاحناً إياه بقوّة وصلت لأكثر من 100 كغم لكل سنتمتر مربع
    Topladığı güçle artık en büyük iç tehdidimiz haline geldi. Open Subtitles ومن خلال قوته التي تزداد، بات يمثّل الآن تهديدنا الأكبر.
    -Adanın Foosah tarafına ait. -Bana verilen güçle... Open Subtitles على جانب فوسا من الجزيرة بالقوّة التي إستثمرت مني
    Yanlış anlama. Bunun güçle ilgisi yok. Open Subtitles أعنى لا تأخذى فكره خاطئه ليس هذا بسبب القوه
    Ve anahtar şu: bu güçle alakalı. İnsanlara kasıtlı olarak psikolojik zarar vermek, TED وهذا هو المفتاح: الأمر يتعلق بالسلطة. لتعمد التسبب بالأذى النفسي للآخرين،
    Ayrıca bu silahların ehliyetsiz güçle vurulması virüsün salınmasına neden olabilir. Open Subtitles وثمة أيضاً خطر ضرب تلك الأسلحة بقوةٍ غير كافية قد يؤدي إلى إطلاق العوامل البيولوجية في الجو
    Hayatımın geri kalanında ön sezgili bir güçle yaşamak gibi bir planım yok. Open Subtitles وأنا لا أخطط لتمضية بقية حياتي أشعر بالقوى
    Hepsi güçle ilgili, nasıl memnun olcaksan öyle yap. Open Subtitles المثالية الوحيدة التي يراها في تلك الأفكار، أنـَّها تعطيه السُلطة لكي يفعل ما يحلو له.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus