| günde bir dolar bana gereksiz bir masraf gibi geldi. | Open Subtitles | دولار في اليوم تبدو كأنها مصاريف غير ضرورية بالنسبة لي |
| Adamlar günde bir sıcak öğün yiyordu: Bir kâse buhar. | Open Subtitles | يحصل الرجال على وجبة طعام ساخنة في اليوم وعاء بخار |
| Diyetim sayesinde günde bir dakika boyunca istediğim şeyi yiyebiliyorum. | Open Subtitles | حميتي هي أن آكل ما أريده لدقيقة واحدة في اليوم |
| Geçen hafta, bu filizlerin üç günde bir metre boy attığını gördük, burada 3 yıl içinde sürdürülebilir kerestelik ağaçlardan bahsediyoruz. | TED | هذه البراعم، شاهدناها تنمو مترا واحدا خلال ثلاثة أيام الأسبوع الماضي، لذا فنحن نتكلم عن خشب دائم في ظرف ثلاث سنوات. |
| günde bir paket içen fakir adam günde 10 paket almak zorunda kalacak. | Open Subtitles | الوغد المسكين الذي يدخن علبةً في اليوم سوف يحتاج تدخين 10 علب يومياً |
| İstatiksel olarak, her Amerikan vatandaşı günde bir kez Abraham Lincoln'ü düşünür. | Open Subtitles | بالاحصائيات كل امريكي يفكر بـ ابراهيم لينكولن على الاقل مرة في اليوم |
| İki günde bir yerini değiştiriyoruz, çekilirse boku yeriz çünkü. | Open Subtitles | نحركها مرتين في اليوم لأن لو تم سحبنا سينتهي مطافنا |
| günde bir öğün yemek yer, gece dört saat uyurdu. | Open Subtitles | بأكل وجبة واحدة في اليوم والنوم أربع ساعات في الليلة |
| Ve yarınızdan fazlası günde bir dolardan daha az bir parayla yaşıyor olurdunuz. | TED | وأكثر من نصف الأشخاص هنا كان سيعيش على أقل من دولار واحد في اليوم. |
| Bundan bir kaç yıl önce günde bir paket sigara içen ve çok sakin bir hayat tarzı olan biriydim. | TED | و عدة سنوات قبل ذلك كنت ادخن علبة دخان كاملة في اليوم اعيش حياة خاملة |
| günde bir litre gazlı içecek içmek, kanser olma riskinizi iki kat artırıyor. | TED | شرب ليتر من المياه الغازية في اليوم يضاعف فرصتك بالإصابة بالسرطان. |
| Bu bir günde bir metre ekilebilir alanı yiyip bitiren, fiziksel olarak insanları evlerinden süren bir Sahara demek. | TED | هنا تلتهم الصحراء الكبرى غالبًا حوالي متر في اليوم من الأراضي الصالحة للزراعة وتتسبب في هجر الناس لمنازلهم |
| günde bir dolar, 10 dolar veya 100 dolar. | TED | دولار واحد أو عشرة دولارات أو مائة دولار في اليوم |
| 15 yıl boyunca günde bir doların altında yaşadık. | TED | كنا نعيش على أقل من دولار واحد في اليوم لنحو خمسة عشر عاما. |
| Çünkü yarın çok sıkı çalışma başlıyor. Beş günde bir kıyıdan ötekine. | Open Subtitles | لأنكم غداً ستبدأون العمل بجديه من ساحل إلى ساحل في خمسة أيام |
| En azından gemi gezisindeyken seni birkaç günde bir görebiliyorum. | Open Subtitles | أقلّها يتسنّى لي لقاؤكِ كلّ بضعة أيام بوجود الرحلات البحريّة |
| Tahminlerini yap, her gün kayıtlarını tut. Pazartesiden cumaya, günde bir kere. | Open Subtitles | تحصل على ملاحظة و تقوم بتسجيلها في كل يوم من الاثنين إلى الجمعة |
| Bir seri katilimiz var Greg ve günde bir cinayet hızında gidiyor. | Open Subtitles | نحن لدينا قاتل محترف, وهو يعمل بمعدل قتل شخص فى اليوم الواحد |
| Bu fiyatla günde bir düzine satarız. | Open Subtitles | نحن نبيع الكثير منه خلال يوم واحد فى حدود هذا السعر |
| İnsanlar, günde bir dolar gibi bir ücrete, bizim atıklarımızı ayırmaktadırlar. | TED | حيث يقوم الناس بالنبش في أشياءنا مقابل أقل من دولار يومياً |
| günde bir paketten biraz fazla fakat hafif sigara kullanıyordum ve bıraktım. | Open Subtitles | أكثر من واحدة باليوم لكنها كانت سجائر، ثم أقلعت |
| - Yarın mı? Bilirsin, seni iki günde bir ararım her zaman. | Open Subtitles | أتعلمين ، أنى دائماً ما أكلمك . كل يوم أو يومين |
| Sanırım o fırın iki günde bir yanıyor. | Open Subtitles | أممم، أعتقد أن ذلك الفرن يسعر يوم واحد في الأسبوع |
| Büyükannem, sağlıklı olmanın yolunun günde bir defa kaka yapmaktan geçtiğine babamı ikna etmişti. | Open Subtitles | أقنع جدتي والدي الخراء يوميا يحتفظ الطبيب بعيداً. |