Soruyu çözebilmek için bu harika teknikleri yarattı, matematiksel teknikleri ve aslında en sonunda ona ödülü kazandıran soru çözümünden çok geliştirdiği tekniklerdi. | Open Subtitles | لقد طوّر هذا النوع من ترسانة الفنون، الفنون الرياضية، بهدف محاولة حلها، |
Kopyamın bıraktığı uykudaki çoğalıcı hücrelerinde, geliştirdiği bağışıklığa karşı nasıl savaşabileceğimiz konusunda hiç bir ipucu yoktu. | Open Subtitles | لم تعطنا أية فكرة عن كيف نقاتل المناعة التي تطورها |
Alman bir güvenlik danışmanı, kendi geliştirdiği bir akıllı telefon uygulamasıyla, bir uçağın sistemine nasıl girilebileceğini ispat etmişti. | Open Subtitles | قام بشرح كيفية أختراق طائرة بأستخدام تطبيق على الهاتف الذكى قام هو بتطويره |
Ama sonradan geliştirdiği bir bilgisayar oyunu çıktı. | Open Subtitles | تبين أنه تم خداعى بلعبه مصوره كان يطورها |
Bu R500 adında ordunun geliştirdiği yeni bir biyolojik silah. | Open Subtitles | إنه سلاح بيلوجي جديد يطوره الجيش يسمى R500 |
Sen insanları memnun etme yeteneklerini olimpiyatlara katılan bir atletin kaslarını geliştirdiği gibi geliştirdin. | Open Subtitles | طوّرتَ مهارتكَ في إسعاد الآخرين كما يطوّر الرياضيّ الأولمبي عضلاته في الرياضة |
Son 20 yıl boyunca bu insanların geliştirdiği tekniklerin hiçbiri bu kitapların hiçbirinde yok. | TED | لا توجد اي من التقنيات التي طورها اولئك الاشخاص طوال العشرين سنه الماضية في اي من تلك الكتب |
Sokaklarda adamın tüm dünya bankacılık sistemini konfetiye dönüştürecek bir program geliştirdiği söyleniyor. | Open Subtitles | يُشاع أنّه طوّر برنامجًا لتحويل نظام المصارف العالميّة بأسره لنثار لعين |
Deney bizden bilim adamlarının sadece mutluluk ve sıfır acı deneyimi garanti ederken gerçek hayatı taklit eden bir makine geliştirdiği bir dünya düşünmemizi istiyor. | TED | تطلب التجربة منا أن نعتبر أن هناك عالماً، طوّر العلماء فيه آلة قادرة على محاكاة الحياة الحقيقية، و تضمن لك تجارباً من السعادة فقط خالية من الألم. |
Mesela, Guangzhou'dan Yu Fangmin, bilgisayarımızı yapmak için ve aynısını nasıl yapacaklarını başkalarına göstermek için bir video klip kullanarak FPGA teknolojisinden yararlandı. Ben Craddock, Minecraft 3D simülatör motorunu kullanarak, kendi geliştirdiği epey karmaşık bir 3D labirenti olan işlemci mimarimizin içini gözler önüne seren çok iyi bir bilgisayar oyunu geliştirdi. | TED | على سبيل المثال، يو فانغ، من قوانغتشو، استخدم تقنية FPGA لبناء جهاز الكمبيوتر الخاص بنا ووضح للآخرين كيفية عمل الشيء نفسه باستخدام فيديو كليب، وكذلك بن كرادوك الذي طوّر لعبة كمبيوتر لطيفة جداً التي تكشف البنية الداخلية لوحدة المعالجة المركزية، التي هي معقدة تماما متاهة ثلاثية الابعاد التي طورها بن باستخدام محرك محاكاة ثلاثي الابعاد Minecraft. |
Bir keresinde ona geliştirdiği ilaçlardan birinin araştırma fonunu kesmem gerektiğini söyleyecektim! | Open Subtitles | فيإحدىالمرات.. توجب علي أن أخبرها بأننا سنقطع تمويل بحث أحد الأدوية التي تطورها. |
...dünya genelindeki düşmanlarına karşı bir silah gibi geliştirdiği ayrıca Senatör Wilkes'ı öldürmek için kullandığı o şarabın zehirli olmasıdır. | Open Subtitles | لقد تم زرع سم في نبيذه الذي تتمتلكه الشركة الحربية الخاصة وتصنعه وقامت بتطويره كسلاح |
Unique, bu teşkilatın son 10 yılda geliştirdiği en iyi ajan teknolojisidir. | Open Subtitles | الـ(يونيك) هو أفضل تقنية تجسسية, و قد قامت الوكالة بتطويره خلال 10 أعوام |
Sonuç olarak geliştirdiği teknolojinin kilit noktalarını sadece o biliyordu. | Open Subtitles | عندما تشارك معلومات مع احد ما ربما تعرض حياتك للخطر وكنتيجه، هناك بعض السمات الأساسيه للتكنلوجيا التي كان يطورها والتي هو يعرفها وحده. |
İşte böyle, ben bugünlerdeki mesajlaşmayı şöyle görüyorum: gençlerin geliştirdiği yepyeni bir yazma biçimi, normal becerilerinin yanı sıra bunu kullanıyorlar, bu da iki şeyi de yapabildikleri anlamına geliyor. | TED | إذاً ، الطريقة التي أنظر فيها إلى الرسائل النصية هذه الأيام أن ما نراه طريقة جديدة كاملة للكتابة يطورها الشباب والتي يستخدمونها إلى جانب مهاراتهم الكتابية العادية وهذا يعني أنهم قادرين على القيام بأمرين. |
Redding aylardır patronunu Ardus'un geliştirdiği ürünün uygulanabilir olmadığı konusunda uyarıyormuş. | Open Subtitles | إتضح بأنه كان يقوم بتحذير (ريدينغ) منذ شهور عديدة من أن الشرائح التي كان يطورها (أرديس) غير مُجدية |
Ücretli bir stajyer olarak, Dell, orada çalıştığı sürece geliştirdiği fikrin şirkete ait olduğunu söyleyen bir madde içeren sözleşme imzalamış. | Open Subtitles | كمتدرب يتقاضى راتبا، كان على (ديل) توقيع إتفاقية تحمل بندا ينص أن أي شيئ يطوره هناك هو ملكية فكرية للشركة. |
Bu arada, bu adamın geliştirdiği teknoloji başarıya ulaşırsa Osmanlı petrol kuyularına yaptığımız yatırımlar boşa gitmiş olacak. | Open Subtitles | بينما الرجل الذي يطوّر التقنية والذي لو نجح سيجعل استثماراتنا في حقول النفط العثمانية لا قيمة لها |
Teknolojik gelişme de eşit derecede önemli; meslektaşım, Avusturyalı sanatçı ve toprak yapılar uzmanı Martin Rauch'un geliştirdiği prefabrik yapıtaşları gibi. | TED | والتطوير التقني مهم أيضاً بشكل مشابه، كالأبنية مسبقة الصنع التي طورها زميلي مارتن روتش، وهو فنان نمساوي وخبير في الأبنية الترابية |