| Dahası, gençliğinin harika teorilerini savunuyor. | Open Subtitles | بل وأكثر من ذلك، يناقض نظرياته العبقرية التي أنتجها في شبابه. |
| gençliğinin ve enerjisinin orada daha çok işe yarayacağı düşünüldü. | Open Subtitles | لقد تم الكشف على شبابه وحماسه يجب استخدامه في مكان أفضل |
| Hiç bir şey. Bir hücrede hapsedilip gençliğinin geri kalanını geçirecek olan o. | Open Subtitles | لا شىء , إنها تُريد أن تقضى ما تبقى من شبابها . فى زنزانة مُحكمة |
| Çocukken bana kendi gençliğinin hikâyelerini anlatırdı. | Open Subtitles | لمّا كنت طفلة، كانت تقصّ عليّ روايات شبابها |
| Bundan 20 yıl önce, sen daha gençliğinin baharındayken kim derdi ki-- | Open Subtitles | من كان يظن انه منذ 20 عاما عندما ما زلت في ريعان شبابك |
| gençliğinin tadını çıkar. | Open Subtitles | حاول ان تستمع بشبابك |
| En azından ben gençliğinin son parçalarına umutsuzca sarılan yaşlanan yakışıklı bir çocuk değilim. | Open Subtitles | على الاقل انا لست بولدا جميل معجز متعلق بيأس على آخر زمن من شبابه |
| Hieronymus Bosch'tan, ve ayrıca gençliğinin Kaşmir dokusundan, esinlendiği bu zengin tabloları yapmıştır. | TED | فهو يقوم برسم تلك اللوحات الفخمة التي إستلهمها من هايارونامس بوش, ولكنه إستلهم أيضاً من فن المنسوجات الكشميرية في شبابه. |
| gençliğinin ilk yılında beri Holbæk'in, tüfek kulübü üyesi oldu. | Open Subtitles | منذ شبابه كان عضواً في نوادي البندقية، لأول مرة في "هويباك" |
| Ebedi gençliğinin alacakaranlığında bile yaşlı adam şeytanca zeki ve serseri bir yakışıklıydı. | Open Subtitles | {\pos(192,230)}حتى في وهج شبابه الخالد، كان العجوز عبقرياً ووسيماً بشكل خبيثٍ" |
| gençliğinin afacanlığına veda mahiyetinde. | Open Subtitles | وداعاً إلى شبابه العابث. |
| Mordo'nun ruhu gençliğinin yangınıyla sertleşip bükülmez olmuş. | Open Subtitles | روح (موردو) صلبة وقاسية صنيعة أجيج شبابه. |
| "Ama gençliğinin baharında, kafasında şehit tacı olan... | Open Subtitles | ولكن فتاه نحيلة فى بداية شبابها |
| O şimdi gençliğinin baharında. | Open Subtitles | هى فى قمة شبابها |
| Bir kadın Rusya kırsalındaki aile arazisine döner ve gençliğinin büyülü yeri, canı bildiği kiraz bahçesini satmak zorunda olduğunun farkına varır. | Open Subtitles | إمرأة تعود إلى ممتلكات عائلتها في الريف (الروسي) وأدركت أن عليها بيع بستان الكرز العزيز عليها، الذي كان المكان السحري في شبابها. |
| Mohsen, onun gençliğinin benimki gibi olmasını istemiyorum. | Open Subtitles | (محسن) لا أريد أن يكون شبابها مثلي |
| gençliğinin altın günlerini tekrar yaşa istedik. | Open Subtitles | دعنا نعيد لك بعضاً من أيام شبابك |
| Ama merak ediyorum, kendi gençliğinin verdiği heyecanları ve kendini onlara kaptırmanı hatırlamıyor musun? | Open Subtitles | حماسة شبابك وتبتعد بعيدا عنهم؟ |
| Fakat gençliğinin doruk noktası bu mu baba? | Open Subtitles | لكن، أهذه هي قمة شبابك يا أبي ؟ |
| Evet, sanırım öyle. gençliğinin tadını çıkar, Charles. | Open Subtitles | نعم, أظن ذلك استمتع بشبابك |
| Evet. Git. gençliğinin tadını çıkar. | Open Subtitles | نعم, أذهبي أستمتعي بشبابك |
| gençliğinin kıymetini bil, Silas. | Open Subtitles | عليك أن تفرح بشبابك (يا (سيلاس |