etkisiz bırakmıştı ve konuşmanın gidişatını hatta inşa ettiğimiz şeyi değiştirmişti. | TED | وغير مجرى الحديث، وقد غير حتى ما كنا نبنيه في السابق. |
Ailelerin, soyun, tarihin, ülkelerin gidişatını değiştiren tek bir karar. | TED | قرار واحد غيَّر مجرى حياة عائلات وذريات ودول وتاريخ حتى يومنا هذا. |
Takviyelerle savaşın gidişatını değiştirebiliriz. | Open Subtitles | مع التعزيزات، يمكننا تغيير مجرى هذه الحرب |
Önlenebilir duyma kaybının gidişatını değiştirme zamanı geldi. | TED | لقد حان وقت تغيير مسار فقدان السمع الذي يمكن الوقاية منه. |
Birkaç dakika içinde buna geri döneceğiz ve umuyorum ki, eğer bunu ayarlamayı öğrenebilirseniz, yaşamınızın gidişatını önemli bir şekilde değiştirecektir. | TED | سنعود لهذه النقطة مره أخرى وآمل أنك إن تعلمت أن تعدل وضعيتك قليلا، فإن ذلك من الممكن أن يغير مسار حياتك بشكل كبير. |
Laboratuvarımla iletişim hâlinde olmazsam bu durum araştırmanın gidişatını sekteye uğratır. | Open Subtitles | انظر، لا يسعني التواصل في الميعاد الحقيقي مِن مَعْمَلي لربّما أيضًا أوقف البحث |
İnsanlığın gidişatını değiştirecek bilimsel bir bilgi belki toprağa gömülü, belki de bir emanetçi dükkanı kasasında hepimiz gibi yaşlanıyor. | Open Subtitles | المعرفة العلمية التى يمكن أن تغير وجه البشرية المدفونة فى حقل فى مكان ما أو فى أحد صناديق حفظ الودائع و تصبح قديمة مثلنا |
Sadece hastalıklar değil, hastalığın sosyal etkileri de kelimenin tam anlamıyla insanlığın gidişatını değiştiriyor. | Open Subtitles | أنظر له وليس كمرض لكن إلى تأثيراته الإجتماعية التي غيّرت مجرى البشريّة. |
Elimde bilgi var. Savaşın gidişatını değiştirebilirim. | Open Subtitles | لدي معلومات , بأمكانها أن تغير مجرى الحرب |
Revere'den savaşın gidişatını değiştirecek olan silahı incelemesini istedi. | Open Subtitles | طلب من ريفير ان يفحص سلاح حصل عليه قوة من شأنها ان تغير مجرى الحرب |
İçindeki bilginin, savaşın gidişatını değiştireceğini düşünüyorum efendim. | Open Subtitles | المعلومات التي يحتويها سيغيّر مجرى الحرب. |
Yani burda, "tarihin gidişatını değiştirecek" | Open Subtitles | إذًا نحن نتحدث عن تغيير مجرى التاريخ |
Grievous'un yakalanması savaşın gidişatını değiştirebilir. | Open Subtitles | (القيام بأسر (جريفوس يمكن ان يغير مجرى سير الحرب |
Kararlarımızdan bazıları çok ciddi sonuçlar doğurabilir ve hayatımızın gidişatını tamamen değiştirebilir. | TED | ولبعض قراراتنا تبعات وخيمة وتُغير مسار حياتنا للأبد. |
Gelecek yıl, korkusuzca ve anlayarak vereceğimiz kararlar tarihin gidişatını sonsuza dek değiştirecek. | TED | بدون خوف، لكن مع الفهم بأنّ القرارات التي سنقوم بعملها العام القادم ستغيّر مسار البشريّة للأبد. |
Ve bir manzaraya dönüştüğünde, aynı zamada bir hedefe de dönüştü, ve gerçekten de hayatımın gidişatını değiştirdi. | TED | وعندما ظهر المشهد ، أصبح ذلك الكوكب وجهةً جديدة ، وغيّر ، بالفعل ، مسار حياتي. |
Çok suçluluk duyuyorum Bayan Garret... çünkü bu olanların gidişatını değiştiremedim. | Open Subtitles | إنني نادم لأنني فشلت في تحويل مسار الأمور |
Adamızdaki her ev, minnettarlığını sadakat ve cesaretleri ile dünya savaşının gidişatını bütünüyle değiştiren İngiliz havacılara gönderiyor. | Open Subtitles | امتنان كل منزل في جزيرتنا يذهب إلى سلاح الجو البريطاني الذين لم يتأثروا بالصعاب وغيروا مسار هذه الحرب العالمية |
Bu savaşın gidişatını değiştirmek için son bir deneme olarak Yüce Şansölye Palpatine, Cumhuriyet'in yeni silahının kullanılması emrini verdi. | Open Subtitles | فى جهد اخير لتحويل مسار هذه المعركة المستشار الاعلى بالباتين قد سمح باستخدام سلاح الجمهورية الجديد |
Laboratuvarımla iletişim hâlinde olmazsam bu durum araştırmanın gidişatını sekteye uğratır. | Open Subtitles | انظر، لا يسعني التواصل في الميعاد الحقيقي مِن مَعْمَلي لربّما أيضًا أوقف البحث |
İnsanlığın gidişatını değiştirecek bilimsel bir bilgi belki toprağa gömülü, belki de bir emanetçi dükkanı kasasında hepimiz gibi yaşlanıyor. | Open Subtitles | المعرفة العلمية التى يمكن أن تغير وجه البشرية المدفونة فى حقل فى مكان ما أو فى أحد صناديق حفظ الودائع و تصبح قديمة مثلنا |