Sana hiç söylemediği, ama gitmek istediği bir yer yok mu? | Open Subtitles | ألمْ تُخبرك قط أنّها أرادت الذهاب يوماً إلى مكان ما مُميّز؟ |
Annen kendi gitmek istediği için gitti. | Open Subtitles | ذهبت أم، لأنها أرادت الذهاب |
Hep gitmek istediği bir yere babasının yanına. | Open Subtitles | إلى مكان دائما أرادت الذهاب إليه... للقاء والدها... . |
İşte dedim, kurbağayı gitmek istediği yere götürecek şey. | TED | فقلت، هناك طريقة لإيصال الضفدع إلى الأعلى حيث يريد الذهاب. |
Üstelik dünyadaki en son gitmek istediği şeyin opera olduğundan emin olmama rağmen. | Open Subtitles | على الرغم من أنني واثقة أن الأوبرا هو آخر مكان في العالم يريد الذهاب إليه |
Tabii, Eric de seninle gitmek istediği sürece ve Eric oraya geldiği zaman şu malum arkadaşlarına ondan özür diletmen şartıyla. | Open Subtitles | طالما أيريك يريد الذهاب معك ويجب أن تتأكدي أن جميع من تسميهم أصدقاء - أن يتعذروا منه عندما يأتي هناك |
Bombai'den mümkün olduğunca uzak bir yere gitmek istediği kesin. | Open Subtitles | يبدو أن يريد الذهاب بعيداً عن "مومباي" قدر المُستطاع |
Dediğinin sanatla ilgisi yoktu, bize gitmek istediği yeri söylüyordu. | Open Subtitles | وكان لا نتحدث عن الفن ، كان يقول لنا حيث كان يريد الذهاب . |
Amerika ya gitmek istediği anlamına da gelmez | Open Subtitles | لا يعني انه يريد الذهاب إلى (أمريكا) أيضاً |