Benim babam ülkeyi bu hale getirmek için canını ortaya koydu. | Open Subtitles | لقد ضحى أبى بحياته ليجعل هذه البلد كما تراها |
Babam ülkeyi bu hale getirmek için hayatını harcadı. | Open Subtitles | لقد ضحى أبى بحياته ليجعل هذه البلد كما تراها |
Taç giyme törenine uygun hale getirmek için biraz kurdela almalıyım. | Open Subtitles | إنّي بحاجة لشراء شريط لجعله يبدو أنيقاً من أجل حفلة التتويج. |
Deriyi su geçirmez hale getirmek için üstüne su böyle dökülür. | Open Subtitles | هكذا يوضع السيليكون على الجلد لجعله مقاوم للماء |
Onu etkisiz hale getirmek için hakkında bildiğim her şeyi kullandım. | Open Subtitles | استخدمت كل ما أعرفه عنه لأجعله يستسلم |
Ama öncelikle, sigaranın dumanını etkisiz hale getirmek için önlemler almalıyım. | Open Subtitles | سأذهب ولكن أولًا.. احتياطات.. لتحييد أي دخان ملوث |
Ben arzumun dışında tutulurken istilacılar Dünya'nın savunmalarını etkisiz hale getirmek için en iyi ajanlarını gönderdiler. | Open Subtitles | بينما كنت محتجزا ضد إرادتي، ارسلت الغزاة وكلاء مسبقا لتعطيل الدفاعات الأرضية. |
Burayı güvenli hale getirmek için ne gerekiyorsa sana açık çek. | Open Subtitles | أيا يكن ما تحتاجه لجعل هذا المكتب امن ، قم به |
Pekâlâ, kitabı okunmaz hale getirmek için Kandarian hançerini kullanman gerek. | Open Subtitles | حسناً، عليك إستخدام الخنجر الكينداري لقطع وجه الكتاب |
Bu durumu daha iyi bir hale getirmek için yapılabilecek hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | لا يوجد شئ يمكن عمله ليجعل هذا الموقف أفضل |
Bu adayı çöpe atmak için politik hiçbir neden yok, ...ben de işleri duygusal olarak daha kolay hale getirmek için yapmacık olmayacağım. | Open Subtitles | لا سبب سياسي لترك هذه المرشحة و لن أدعي أن هناك سبب ليجعل الأمور سهلة عاطفيا |
Her neyse, dünyayı daha iyi bir hale getirmek için ne yapabilirim diye düşündükten sonra çok pahalı bir ayakkabı serisi üretmeye karar verdim. | Open Subtitles | المهم بعد تفكير عميق عن ما يمكننى أن أقدمه للعالم لجعله مكاناً أفضل, قررت أن أبدأ بعمل مشروع أحذية باهظة الثمن |
Ama ben bu ikisi çok yakın olduğu için daha da iyi hale getirmek için olan yolları göremiyorlar diye düşünüyorum. | Open Subtitles | ولكنّني اعتقد بأن هذين الإثنين متعلّقين به لا يمكنهم رؤية طرق أخرى لجعله أفضل بكثير |
Peki daha iyi hale getirmek için ne yapabiliriz? | Open Subtitles | إذاً ماذا نفعل لجعله يوماً جميلاً |
Bu hale getirmek için yarım saat harcadım. | Open Subtitles | قضيت نصف ساعة لأجعله هكذا |
Taç giyme törenine uygun hale getirmek için biraz kurdela almalıyım. | Open Subtitles | لأجعله مُناسباً ليوم التتويج |
Evet, Snart'ı etkisiz hale getirmek için bazı yollar buluruz kesinlikle. | Open Subtitles | نعم، نحن يمكن أن تأتي بالتأكيد الى سبل لتحييد Snart. |
Dediğinize göre, Cylonlar gemilerimizi etkisiz hale getirmek için sizin seyir programınızı kullanmanın bir yolunu buldular, öyle mi? | Open Subtitles | وجدو طريقة لاستخدام برنامج الملاحة لتعطيل سفننا؟ |
Bu programda, bu sistemi daha etkili ve güvenli hale getirmek için temel değişiklikler tavsiye edebilelim diye her insanın beyninin nasıl çalıştığını gözlemledik. | TED | وبهذا البرنامج نحدد كيف يعمل عقل كل فرد لنستطيع اقتراح تعديلات أساسية لجعل هذا النظام أكثر فاعلية وأكثر أمانًا. |
Kitabı okunmaz hale getirmek için Kandarian hançerini kullanman gerek. | Open Subtitles | عليك إستخدام الخنجر الكنداري لقطع وجه الكتاب |