Bobinden akım geçtiğinde elektromıknatıs haline geliyor. | TED | كلما تدفق التيار خلال الملف، يصبح هذا مغناطيسيا كهربائيا. |
Bu nedenle ağrının kendisi bir hastalık haline geliyor. | TED | وذلك ما يجعل الالم يصبح مرضا مستقلا بذاته |
Şimdi, her ev elektrik sistemi akıllı ağ haline geliyor. | TED | الآن، كل نظام كهرباء منزلي يصبح شبكة ذكية |
Derinin işlevini yeniden tanımlıyor ve vücudumuz bir parfüm spreyi haline geliyor. | TED | إنها تعيد تعريف عمل الجلد ، وأجسامنا تصبح رذاذات. |
Adli tıpçılar, doktorlar ve hukukçular o eşyayla işlerini bitirdikten sonra bunlar hikayenin yetimleri haline geliyor. | TED | حالما ينتهي الأطباء الشرعيون والأطباء والمحامون من هذه الأشياء، فإنها تصبح حبيسة السرد. |
Yaşadığım Kaliforniya'da, su yetersizliği büyük bir problem haline geliyor. | TED | في ولاية كاليفورنيا، حيث أعيش، ندرة المياه أصبحت مشكلة كبيرة. |
Böylece "gerçek bir kadınla artık mümkün değil" haline geliyor. | Open Subtitles | هذا يصبح مثل رجل لا يستطيع رفقة النساء الحقيقيات بعد الآن |
Açıkçası yıllar ilerledikçe bunlar giderek daha aranır özellikler haline geliyor. | Open Subtitles | وبصراحة، يصبح على نحو متزايد مرغوب بمرور السنين |
Eğer karşı tarafın şansı varsa kumar ilgi haline geliyor. | Open Subtitles | يصبح القمار ممتعا عندما يكون للمتحدي حظّ قوي |
Ama aileleri ile birlikte çitlerin ardında kapana kısıldıklarında aynı soydan çiftleşme, hayatta kalmaları adına en büyük tehdit haline geliyor. | Open Subtitles | لكن حين يُحتجز خلف سياج مع أقاربه يصبح التناسل الداخلي أخطر التهديدات على بقائه |
Mükemmel bir evlilik söylemi eseri haline geliyor bu. | Open Subtitles | هذا الأمر يصبح رائعاً خطاب من أجل الزواج |
St. Louis'li hoş bir çocuk bir anda dünyanın en meşhur insanı haline geliyor. | Open Subtitles | مجرد صبي لطيف من سانت لويس الذي يصبح الرجل الشهير الأكثر في العالم. |
Zamanla, bu yeni ''normal'' haline geliyor ve aynı toplum tarafından kucaklanıyor, benim toplumum. | TED | بمرور الوقت يصبح هذا الأمر عاديًا جدًا ويتم تقبله من المجتمع نفسه... مجتمعي. |
Kafası kesilen kurban bağlı ve savunmasızken, temelde katilin şovunda bir rehin haline geliyor. | TED | عندما تكون ضحية الذبح مقيدةً وغير مسلحة، فإنها تصبح كالبيدق خلال العرض الذي سيقدمه القاتل. |
Sonuç olarak, özgünlük yeni tüketici hassaslığı haline geliyor. | TED | إذا، تصبح الأصالة هي حساسية المستهلك الجديد. |
Bu da markayı daha esnek bir hale getirmek için çok kuvvetli bir güç haline geliyor. | TED | لذا فهي تصبح قوى ضاربة بالنسبة لهم لجعل علامتهم التجارية أكثر مرونة |
Bir süre sonra oyunun bir parçası haline geliyor. | Open Subtitles | بعد فترة من الزمن ، تصبح مجرد جزء من اللعبة |
Biriyle aynı çatı altında yaşıyorsan alışkanlık haline geliyor. | Open Subtitles | عندما تعيش تحت سقف واحد مع شخص ما تصبح عاده |
Yani teknik olarak gürültü demeti denebilir birbirine karıştırırsan şarkı haline geliyor. | Open Subtitles | انها اصوات مزعجه ولكن عندما تخلطيها تصبح اغنيه |
Hızla en popüler lise mezuniyeti hediyesi haline geliyor, koleje başlayacak kızlara hediye olarak veriliyor. | TED | لقد أصبحت وبشكل سريع الهدية الأكثر رواجاً للتخرج من الثانوية ، تعطى للفتيات الصغيرات اللواتي سيلتحقن بالكلية. |
Temel gelir çok önemli bir fikir haline geliyor. | TED | فقد أصبحت فكرة الدخل الأساسي مهمةً جدًا الآن. |