Sanırım bu beyler işleri halletmek için özel görüşmek isterler. | Open Subtitles | بيل، أعتقد أن هؤلاء السادة يودون قليل من الخصوصية لفترة من الآن نوعا ما لتسوية الامور |
Karımla bazı işlerimizi halletmek için Bisbee'ye gidiyoruz. | Open Subtitles | أنا و زوجتي ذاهبان إلى بيسبي لتسوية بعض المشاكل |
Durumu halletmek için güçlerimizi birleştirmeyi konuşalım. | Open Subtitles | دعنا نتحدث عن الانضمام إلى القوات للتعامل مع المواقف |
Hastaneye geri dönmek için sabırsızlanıyor musun, bir şeyleri halletmek için? | Open Subtitles | ألا يمكنك الانتظار لكي تعود إلى المستشفى العودة لمعالجة الأشياء؟ |
Şimdi, işi halletmek için bana yirmi litre dizel biraz da yüksek oktanlı benzin lazım. | Open Subtitles | الآن، لإنجاز العمل أحتاج خمسة غالونات من الوقود وبعض غازولين الأوكتان العالي |
Sorun var ama ben halletmek için buradayım. | Open Subtitles | يوجد مشكلة ولكني هنا لاحلها |
Müdür bey, bunu halletmek için elinizden geleni yapsanız iyi olur. | Open Subtitles | أيها المدير، أرجو أن تقوم بأقصى ما في وسعك للتمسك بهذه الزوجة |
Evet, birkaç evrak işini halletmek için erken geldim. | Open Subtitles | نعم، لقد جئت هنا باكراً؛ لإنهاء بعض الأوراق |
Hayır, bu olayı halletmek için yeteri kadar zamanın vardı. | Open Subtitles | كان لديكم متسع من الوقت لتسوية هذا الأمر |
Paylarını toplu davaları halletmek için kullanabiliriz. | Open Subtitles | بإمكاننا أن نستعمل مال دخولهم لتسوية الدعاوى الجماعية |
Kamusal öneme sahip tüm meseleleri halletmek için Başkan Yardımcısı Truman ve kabine şu an Beyaz Saray'da toplanıyor. | Open Subtitles | نائب الرئيس ترومان و مجلس الوزراء يجتمعون الآن في البيت الابيض لتسوية جميع المسائل ذات الشأن العام |
Onun yerine, işleri halletmek için bir dövüşe ne dersiniz? | Open Subtitles | عوضًا عن ذلك، ما رأيكم بخوض قِتال لتسوية الأمور؟ |
Paylarını toplu davaları halletmek için kullanabiliriz. | Open Subtitles | الخاص بهم Buy - ins نستطيع إستخدام لتسوية الدعاوي المرفوعة |
Ben kanatlı arkadaşlarımızı halletmek için burada kalacağım. | Open Subtitles | وأنا سأبقى هنا للتعامل مع أصدقائنا الطائرين |
Sence böyle kalçaları halletmek için yeterince olgun musun? | Open Subtitles | هل تعتقد أنك كبير بما فيه الكفاية للتعامل مع مؤخرة مثل تلك ؟ |
Kişisel bir sorunumu halletmek için bana 20 dakika verirseniz çıkıp tüm endişelerinizle ilgileneceğime söz veriyorum. | Open Subtitles | إن كان بإمكانكم منحي 20 دقيقة فقط للتعامل مع حالة شخصية، أعدكم أنني سأخرج وأجيب عن كل تساؤلاتكم. |
halletmek için bunun doğru yöntem olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | فقط لا أعتقد بأن هذه هي الطريقة المناسبة لمعالجة الأمر |
Birkaç günlüğüne babamın hukuk işlerini halletmek için sabırsızlanıyorum çünkü çalıştığım yerde "ofis dırdırcısı" gibi haksız bir şöhretim var. | Open Subtitles | أشعر بأني كميكانيكي أنا أتطلع للعمل عدة أيام لمعالجة بعض الأمور القانونية لأبي |
Siz, Londra Police Departmanı'nda görevli bir teğmen olarak... bu durumu halletmek için en akıllıca olan yolu... anlama ve buna göre karar verme bilgisine sahip olmanız gerekirdi. | Open Subtitles | ... وأنت , والمساعد في قسم شرطة لندن .. كان يجب أن تكون لديه المعرفة لفهـم ويقرر ماذا يكون الحل الصائب لمعالجة الوضع |
İçi halletmek için ne gerekirse yaparım, güzelim. | Open Subtitles | حسناً ، كل ما يتطلبه الأمر لإنجاز المهمة ، يا حبيبتي |
Bazı şeyleri halletmek için daha yaratıcı yollar bulman lazım. | Open Subtitles | يجب أنْ تجدي طرقاً خلّاقة لإنجاز الأشياء |
Sorun var ama ben halletmek için buradayım. | Open Subtitles | يوجد مشكلة ولكني هنا لاحلها |
Müdür bey, bunu halletmek için elinizden geleni yapsanız iyi olur. | Open Subtitles | أيها المدير، أرجو أن تقوم بأقصى ما في وسعك للتمسك بهذه الزوجة |
Gitmeden önce işlemleri halletmek için kapanmadan elçiliğe gitmem gerek. | Open Subtitles | ...يجب أن أذهب إلى السفارة قبل أن يغلقوا لإنهاء بعض الأمور قبل أن نرحل |