Bu da bizi şu çelişkiye getiriyor: hastalık sadece fakir ülkelerde olduğu için, hastalığa yeteri kadar yatırım yapılmıyor. | TED | وهذا يقودنا إلى المفارقة التالية وهي أن انحصار المرض في البلدان الفقيرة سبّب عدم حصوله على الكثير من الاستثمارات |
Ve bu sinsi hastalığa sahip herkes için yüreklerimiz parçalanmak zorunda. | Open Subtitles | وعلى قلوبنا أن تذهب إلى أي شخص لديه هذا المرض الغادر |
Ama bu hastalığa sahip olanların kafalarını kaybettiğini hiç görmemiştim. | Open Subtitles | مع أنّي لم أرى هذا المرض يسبب فقدان الضحية لرأسها. |
Daha ileriki yaşlarda daha fazla çalışmaya devam ettikçe, iş gücündeyken ciddi bir hastalığa yakalanma ihtimalimiz artıyor. | TED | بينما نواصل العمل أطول وأطول لعمر أكبر، فاحتمالية إصابتك بمرض خطير خلال عملك تزداد. |
Dışarı çıkan herkes..bütün hastalarımız hepsi bu hastalığa maruz kaldı. | Open Subtitles | كل شخص خرج كل مرضانا هذا الصباح تعرضوا للمرض الحصبه؟ |
Yeterli kan desteği ile vampirler bu hastalığa rağmen uzun uzun yaşayabiliyorlar. | Open Subtitles | مع وفرة إمدادات الدم، مصاصو الدماء يعيشون أكثر وأكثر مع هذ المرض. |
Hangi gıdalar sağlığa iyi gelir, hangileri hastalığa zemin hazırlayabilir? | Open Subtitles | أيّ الأطعمة تحسّن الصحّة، وأيّها التي بوسعها أن تعزّز المرض. |
Geniş bir hasta kitlesinden toplanan algılayıcı bilgileri gelişen hasta bakımı için kullanışlı olabilir ve üstelik mümkün olduğunca hastalığa bakım için öncü olabilir. | TED | إذًا بيانات المستشعر، التي جمعت من عدد مرضى كبير، يمكن أن تكون مفيدة في تطوير رعاية المريض وأيضًا من المحتمل أن تؤدي لشفاء المرض. |
hastalığa neden olan şey hakkında hiçbir fikrimiz yoktu. | TED | لم يكن لدينا أدنى فكرة ما الذي يسبب هذا المرض. |
Örneklerde bulunan bir şey hastalığa sebep olduğu düşünülen bakterileri öldürüyordu. | TED | كان هناك شيء ما في العينة يقتل البكتيريا التي يفترض أنها تسبب المرض. |
Gördüğünüz gibi bu doktorlar, terapistler ve kişisel gelişim rehberleri hastalığa değil, bulguya odaklanıyor. | TED | فكما ترون، هؤلاء الأطباء، والمعالجين، وجماعات المعالجة الفردية كلها تركز على الأعراض وليس المرض. |
Bir İsrailli tarafından bulunduğu için böyle adlandırılıyor, ve şimdi bu hastalığa bu ismi koyduğu için oldukça pişman, elbette çünkü virüs sanki İsrail'e aitmiş gibi atfediliyor. | TED | و يطلق عليه ذلك لأن رجل في إسرائيل وجده لأول مرة ، والآن يأسف بشدة لتسمية المرض ، لأنه ، بالطبع ، هناك عواقب. |
Bu hedef için hastalığa kalıcı bir tedavi bulmak zorunda değiliz. | TED | وللقيام بذلك، لن نضطر حتّى إلى علاج المرض. |
Bununla birlikte, hastalığa daha fazla kayıp veremeyiz. | Open Subtitles | علاوة على ذلك , لن نسمح بموت المزيد بفعل المرض |
Bu hastalığa hiçbir şekilde inanmayan, ırkçılardan nefret eden ama bu konu hakkında hiçbir şey yapmayan korkak insanların grubuna. | Open Subtitles | مجموعة الناس المذعورين الذين يفضلون الموت و الجحيم لهذا المرض - هذا الجحيم العنصري - لكن لا نفعل شيئ لعلاجه. |
Katalepsi üzerinde çalışma yapmanın temel zorlukları ve bu hastalığa çok az kişide rastlanılması nedeniyle... .. bana teklif edilen randevuyu hiç düşünmeden kabul ettiğime inanabilirsiniz. | Open Subtitles | بسبب وجود صعوبة اساسية فى دراسة حالات الصرع وندرة هذا المرض لك ان تصدق اننى فى هذه الساعة |
Bence baskı, tedavi kadar etkili değil ve bence korkunç bir hastalığa sahip bir başka insan üzerinde böyle bir güç kullanmak korkunç bir şey. | TED | لا اعتقد أن الإكراه فعّال كعلاج و اعتقد أن استخدام الإكراه شيء فظيع ضد شخص مصاب بمرض رهيب |
Bu proteinin hangi protein olduğunu bilmeyebiliriz ama bu hastalığa karşı verilecek yanıtı gösterebilecek bir marker bu. | TED | قد لا يمكننا معرفة ما هذا البروتين، لكننا نستطيع رؤية أنه علامة للاستجابة للمرض. |
İlk baktığımız 53 kolej futbol oyuncusundan 48'i hastalığa sahipti. | TED | من 53 لاعب من فرق الرياضية في الجامعات 48 منهم مصاب بالمرض. |
Zamanla, işten kaynaklanan stresle karışan bu kötü beslenme, kronik bir hastalığa yol açar. | TED | وبمرو الوقت، فإن هذا النظام الغذائي السيئ مرافقاً للعمل المرهق، يسببان مرضاً مزمناً. |
Sanırım bundan kaçınmanın tek yolu, korkunç görünen bir hastalığa sahip olmak ve böylece açıklama yapmak zorunda kalmazsınız. | TED | وأعتقد بأن الوسيلة الوحيدة لتجنبها هي أن يكون لدي مرض خطير مرئي، ومن ثم لا يجب عليكم شرح ذلك. |
"Üzgünüm. Çok üzgünüm. Bu hastalığa daha fazla dayanamam. | Open Subtitles | أنا آسف، آسف جدا" سوف لن أبقى مع هذا السقم أكثر من هذا |
Sigara içmenin ilk yıllarındaki dikkatsizliğimiz, sigara salgınına ve sigarayla ilgili daha birçok hastalığa neden oldu. | TED | قادت قلةُ الاحتراز ضد تدخين السجائر في السنين الماضية إلى وباء تدخين السجائر، وإلى غيرها من الأمراض المرتبطة بالتدخين. |
Nadir hastalığa yakalanmış hastaların hayatını uzatan yeni ilaç. | TED | عقار جديد يطيل عمر المرضى بمرضٍ نادر. |
Başlıyoruz... erken cinsel ilişkinin etkileri... bulaşıcı hastalıkların yayılması, evlilik dışı hamilelikler... ve pek çok potansiyel hastalığa davet çıkarmasıdır. | Open Subtitles | ننطلق من اثار العلاقات الجنسة المبكره بما في ذلك انتقال الامراض والاجهاض انتشار الامراض المعدية |
Dante'nin ölümüne sebep olan hastalığa yakalandığı şehir. | Open Subtitles | في المكان الذي اصيب به (دانتي) بعدوى المرض الذي قتله |