heyecan verici bir cumartesi akşamında egzotik yemeği Cheerios'u zevkle yiyor. | Open Subtitles | يستمتع بوجبة غريبة عبارة عن رقائق ذرة في ليلة سبت مثيرة |
Ama ben sadece ve tamamen ticaret ve medya liderliğiyle çalışıp heyecan verici bir şekilde engelli olmayı farklı bir çerçeveye sokmayı istiyordum. | TED | لكني أردت أن أعمل فقط و بصدق مع قيادات الإعمال والإعلام لعمل إعادة صياغة كاملة للإعاقة. بطريقة مثيرة للإهتمام و ممكنة. |
Eğer bunun gibi bir şey var olsaydı, neler başarılabileceğini düşmek çok heyecan verici bir şey. | TED | و إنه لأمر مشوق أن نفكر في ما يمكننا إنجازه إذا كنا نتوفر على شيء مماثل. |
Gecikme için özür dileriz, anlaşılan heyecan verici bir nedenimiz var: | Open Subtitles | نعتذر عن التوقف, لكن اتضح :وجود سبب مشوق لذلك |
Hazır gelmişken heyecan verici bir şeyler yapmalıyız. | Open Subtitles | لقد أتلفت المهمة يجب أن نعمل شيء مثير بينما نحنُ هنا , يارجل |
Dünyada heyecan verici bir zaman yaşanıyor. heyecan verici bir zaman. | Open Subtitles | إنه وقتٌ مثير في العالم الآن وقتُ مثير. |
Benim için, bu güvenli haberleşme tarihinde özellikle heyecan verici bir zaman. | TED | بالنسبة لي، هذا بالتحديد وقت حماسي جدًّا في تاريخ التواصل الآمن. |
XL: Kesinlikle, bilimin herhangi keyfi hız limitleri olmadığı, çok heyecan verici bir dönemde yaşıyoruz, yalnızca bizlerin hayal gücüne bağlı kalıyor. | TED | شو: بالفعل، نحن نعيش لحظة مثيرة جداً حيث لا يوجد حدود لسرعة العلم بل هو يعتمد فقط على مخيلتنا. |
Gördüğünüz gibi bu robotbilim için oldukça heyecan verici bir zaman. | TED | فمن الواضح أن هذه الحقبة في علم الروبوتات مثيرة للغاية. |
Biz, yolculuğa bir süre önce başladık ve işin doğrusu, heyecan verici bir yolculuk bu. | TED | وها قد خضنا هذه الرحلة، والحقيقة هي، أنها كانت مثيرة. |
Kitabındaki kahramandan çok daha heyecan verici bir kadın yazar görmek yeterince şaşırtıcı zaten. | Open Subtitles | إنه مدهش بما فيه الكفاية لأكتشف كاتبة مثيرة أكثر من إمكانيات انوثتها |
İki güreşçinin karşılaştığı heyecan verici bir müsabaka. | Open Subtitles | مباراة اليوم مثيرة جدا حيث يواجه ملاكماً ملاكماً آخر |
Kendim de tam anlamasam da bayağı heyecan verici bir şey bu. | Open Subtitles | انا نفسي لا استطيع بأن افهمه جيدا ولكنه مشوق |
Pekala, Erika, bilgisayarlı tomografi hazır. - Bu daha da heyecan verici bir hal almaya başladı. | Open Subtitles | قسم الأشعة مستعد لاستقبالك - يكون مشوق كلما ازداد - |
Tatlım, bu heyecan verici bir şey. | Open Subtitles | عزيزتي، إنّه مشوق. |
Walt, kendi kendine mırıldanırken heyecan verici bir konuşma kaçırdın. | Open Subtitles | يا والت، فاتك خطاب مثير بينما كنت الغمغمة لنفسك. |
Ama Buck'ta heyecan verici bir şeyler vardı. | Open Subtitles | ولكن كان هناك شيء مثير في باك |
Dünyada heyecan verici bir zaman yaşanıyor. | Open Subtitles | وقت مثير في العالم الآن |
Dürüstlükle ilgili heyecan verici bir şey var. | Open Subtitles | ثمّة أمر مثير في الصدق... |
Size heyecan verici bir şey göstereceğim. | Open Subtitles | لأنه لدي أمرٌ حماسي لأريكما ...مستعدين و |
Tabii ki öyleyim. heyecan verici bir gün. | Open Subtitles | - بالتأكيد أنا كذلك, هذا يوم حماسي لا أستطيع أن أكذب - |
Kalbim, pıt pıt ediyor. heyecan verici bir şey. | Open Subtitles | وكأن قلبي بدأ يخفِق لأجلها, هذا حماسي |