| Kilitleme mekanizmasındaki vites kutusunu devre dışı bırakmaksızın hareket halindeyken kapıları açmanın hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | ودون تعطيل علبة تروس من قفل آلية. لا توجد طريقة هذه الأبواب تفتح بينما الترام يتحرك. |
| Bugün parmağını eldivene sokabilmenin hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | لا توجد طريقة يمكننا بها أن نضع أصبعكَ في القفاز اليوم |
| Hepsini alt etmemizin hiçbir yolu yok. Benden daha kocaman silahları var. | Open Subtitles | ليس هناك طريقة التي يمكن أن نأخذها لديهم إسلحة أكبر منا |
| Bunu sözlere koymamın hiçbir yolu yok sorun da bu. | Open Subtitles | لا يوجد طريقة لأوصف ذلك بكلمات وهذه هي المشكلة بذاتها |
| Bunu neden yaptığını bilmenin hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة لمعرفة السبب الذي دفعها إلى ما فعلت |
| Bu çöpleri tekrar arabayla taşımanın hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | . مستحيل أن نعيد كل هذه الأشياء إلى المنزل |
| Savlarını kanıtlayacak hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | لا توجد طريقة البتّة لها كيّ تُثبت إدّعائاتها |
| Lanet olsun. Bu kodları uydu bandına uydurmanın hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | سحقاً، لا توجد طريقة لجعل هذا التشفير يتناسب مع النطاق الترددي للقمر الصناعي |
| Bunun hiçbir yolu yok bu telefonun lisansını başka bir firmayla imzalayamaz. | Open Subtitles | لا توجد طريقة يمكنه بيع ترخيص الهواتف للمنتجين محللين |
| Bundan kurtulmanın hiçbir yolu yok. Onu öylece patlatamazsın. | Open Subtitles | لا توجد طريقة للتخلّص منه فلا تستطيع أنْ تنسفه ببساطة. |
| Rom olmadan bunu sindirmemin hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | لا توجد طريقة يمكنني المعدة هذا دون الروم. |
| Kazanmanın hiçbir yolu yok, yapabileceğin hiçbir şey yok. | Open Subtitles | لا توجد طريقة لتنتصر لا يوجد لديك شيء لتفعله |
| Ve şifreleri çözmeye başlayana kadar, bütün bu aletlerin ne yaptığını söylemenin hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | و حتى نبدأ في فك رموزها ليس هناك طريقة لمعرفة ما تفعله هذه الاشياء |
| Boyutsal kapıyı kapatmanın hiçbir yolu yok, üzgünüm. | Open Subtitles | ليس هناك طريقة لقطع البوابة البعدية أخشى ذلك |
| Gördüğünüz gibi, bu yavrucağın dikkatini çekmenin hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | كما ترون، لا يوجد طريقة لجذب انتباه هذا الفتى المسكين... |
| Emin olmanın hiçbir yolu yok. İletişim koptu. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة للتأكد يبدو أن الاتصالات قد توقفت للتو |
| hiçbir yolu yok, Micheal! Beni affetmenin hiçbir yolu yok artık! | Open Subtitles | مستحيل يا مايكل مستحيل أن تسامحنى يوماً |
| Buradan giriş yapmasının hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | لا سبيل لأن تكون قامت بتسجيل الدخول من هناك |
| Yani Luke, Bess'le tartışmanın ve anlaşmanın hiçbir yolu yok gibi mi hissediyorsun? | Open Subtitles | إذاً، لوك، هل تشعر أن ليس هنالك طريقة لتناقش الأمور مع بيس وتصلا إلى تسوية؟ |
| Onu ortaya çıkarmadan onunla temas kurmamızın hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | ليس لدينا طريقة لنتّصل به. ليس بدون كشف غطائه. |
| Tuvalet molası verdirmemizin hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | ليست هناك اي طريقة لأمنحها استراحة للحمام |
| Bunu hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | مستحيل القيام بهذا الامر |
| Ben olmadan büyük bir hikâyeyi yakalamanıza izin verirsem bunun öyle olmadığını, bu dünya üzerinde ispat etmemin başka hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | و ما من طريقة بأرض الله الواسعة سأثبت له بها عكس رأيه هذا إذا تركتك تقوم بتقرير إخبارى كبير بدون اشتراكى معك فيه |
| Ve buna hazırlanmanın hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | و لاتوجد طريقة كي استعد لهذا |
| Gitmek istesek de bunun hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | حتى ان اردنا هذا فلا يوجد شئ يمكننا ان نفعله حيال هذا |