Bütün bu parçalar Basquiat’ın huzursuz ve üretken zihninin fiziksel kanıtlarını sunan bir ağ oluşturur. | TED | وجميع هذه اللوحات تُكون شبكة تقدم دليلًا ماديًا على عقل باسكيات الخصب الذي لا يهدأ. |
Tapınılası güneş süzülmeden bir saat evvel doğunun altın penceresinden huzursuz aklım sürükledi beni yürümeye. | Open Subtitles | سيدتى ، قبل ساعة من اطلال الشمس من خلال النافذة الذهبية الشرقية قادنى عقل مضطرب الى السير فى الخارج |
Eminim ki, senin huzursuz olmanı istemediği için aramızda geçenleri hafifleterek anlatmıştır. | Open Subtitles | لقد قلل من أهمية ماضينا لأنه عرف بأنك ستكونين غير مرتاحة انه فعلا في الماضي. |
Rüzgâr ile bir kısrağın kokusu geldi ve huzursuz ben de öyle. | Open Subtitles | وأناأرسلتإلى ولاية"موريلوس" إحترس هناك رائحة مفزعة أتت مع الرياح و الحصان لم يرتاح و أنا أيضا لم أرتاح |
Özür dilerim, canım. huzursuz oldun diye seni suçlamıyorum. | Open Subtitles | . أنا آسف ، يا عزيزتي لا ألومكِ على كونكِ منزعجة |
Dinleyin. Açıkçası, bu konu beni biraz huzursuz etti. | Open Subtitles | يا إلهي ، إستمعي ، سأخبرك بالحقيقة أنا مضطربة قليلاً بشأن هذا |
İlk olarak, huzursuz doğanızı sakinleştirmek için egzersiz. | Open Subtitles | اذن اولا , قليلا من العلاج لتسكين طبيعتك القلقة |
Carol Anne'i bu dünyaya geri getirdiğin zaman... Müritleri huzursuz olur... | Open Subtitles | عندما أستطعت إعادة كارولان إلى هذا العالم ثانية أصبح أتباعه قلقين |
Atılgan olmak ve büyük, riskli şeylerde çalışmak sizi doğal olarak huzursuz olmaya itiyor. | TED | فكونك جسوراً والعمل على أشياء كبيرة ومليئة بالمخاطرة تجعل الناس غير مرتاحين بصورة كبيرة. |
Buradaki adamlar ve kadınlar huzursuz, burada öylece durup beklemeyeceğiz. | Open Subtitles | الرجال والنساء هنا لا يهدأ. ونحن لن يرشح نفسه لهذا النوع من العلاج. |
Aslında Zürih'e geri taşındı ama bence orada çok huzursuz. | Open Subtitles | في الحقيقة,لقد عاد الى زيورخ ولكن أعتقد أنه لا يهدأ هناك. |
Kamptan ayrıldığımızdan beri grupta huzursuz bir sessizlik var. | Open Subtitles | سكوت مضطرب قد خيم على الفريق منذ أن تركنا المعسكر |
Gözümden kaçmıyor, Yüzbaşı, biraz huzursuz görünüyorsunuz. | Open Subtitles | لا استطيع الاّ ان الاحظك يا كابتن فانت تبدو مضطرب قليلا |
huzursuz olduğun için onu hasta yatağından kaldırdın. | Open Subtitles | أنتِ جعلتيه يغادر فراشه لأنكِ لم تكوني مرتاحة |
Yürümeye devam eden, yemeye devam eden, yaşamaya devam eden uykusuz ve huzursuz bir yabancı. | Open Subtitles | غريب لا يرتاح أو ينام... ... الذى يستمر بالتجول... |
Karım buralarda, şu anda biraz huzursuz, çünkü kazayla arkadaşını öldürdüm. | Open Subtitles | زوجتي ليست كذلك , إنها فقط منزعجة لإني فقط قمت عن طريق الخطآ بقتل صديقي |
d Fakat geniş bir bakış göster bana d hissedebiliyor musun d Ve eğer huzursuz bir kız olduğunu söyleyemezsen d Ne işitiyorsun? | Open Subtitles | ♪ لكن التفكير بك يشغلني كثيراً ♪ ♪ هل تشعر بهذا ♪ ♪ وإذا لم تخبرني فأنا فتاة مضطربة ♪ |
Sam McKeane'in peşinden gelen o aynı huzursuz hayaletler, | Open Subtitles | الأرواح القلقة نفسها التي اتت بعد سام ماكين |
Sorun şu ki dikkat bozukluğu, çocukları huzursuz ve dikkatsiz yapıyor. | Open Subtitles | مغزىكلاميأن .. متلازمة نقص الانتباه تجعل الأولاد قلقين ويسهل تشتيتهم |
Bir ilişkiyi yürütemememiz birbirimizin yanında huzursuz olmamız gerektiği anlamına gelmez. | Open Subtitles | فقط لأننا لسنا جيدين بالمواعدة هذا لايعني ان نكون غير مرتاحين مع بعضنا |
Bu doğru, Satie ve aldığım asansör, tam bir şöyle söyleyeyim huzursuz bir ruh halindeysem. | Open Subtitles | هذا هو المصعد الذي أستقله لنقل المزاج الغير مستقر يتعبني |
Yani, işte tam orada, genç bir kadın bir kanal kullanarak tıpkı benim yaşadığım gibi bir deneyimi hakkında konuşuyordu ve o an kendimi huzursuz hissettim. | TED | أعني أنه كان هنا شابة وظفت قناتها للتحدث عن تجربتها كما فعلت بالضبط، ورغم هذا شعرت بالقلق. |
Lorraine'in evi, huzursuz duvarları daralırcasına her geçen gün küçüldü. | Open Subtitles | بيت لورين كان ينكمش كلما مر يوما وتزداد حيطانه اضطرابا |
- İçimi huzursuz eden bir günahı çıkarmalıyım. | Open Subtitles | لدي اعتراف يثير قلقي لأقوم به |
Resepsiyondayken huzursuz görünüyordunuz. | Open Subtitles | هل أقول لك شيئا ؟ .لقد كت غير مرتاح في مكتب الأستقبال |
Orman, huzursuz oluyor. | Open Subtitles | الحاضر هو من جعل الغابة غير مستقرة ومستاءة |