ki bu da içeriği yüzde 99.9997 küçültme demek olurdu. | TED | والتي ستكون اختزال بنسبة 99.9997 في المحتوى. |
Sahip olduğumuz ve yaptığımız şey, içerik üretmek, sonra eğitim vermek, sonrasında kullanıcı deneyimlerini analiz edip, içeriği geliştiriyoruz. | TED | فعلينا أن نوفر المحتوى ثم نقدم التدريب، ثم نقوم بتحليل أنماط الاستخدام ليتسنى لنا تحسين المحتوى بها. |
Yine, içeriği kendileri yarattıklarında oyuncuların hissettiği empati çok büyük. | TED | التعاطف أن اللاعبين عندما يخلقون المحتوى تكون كمية هائلة، في هذه اللعبة عندما يقوم اللاعبين بخلق المحتوى، |
Çocukçaydı. Ne bir bakış açısı, ne de ahlaki içeriği vardı. | Open Subtitles | لقد كان طفولي ليس به وجهة نظر للحياة او محتوى أخلاقي |
İnsanların çok iyi bir içerik oluşturarak, hayatlarını kazanması için bu aramaları daha etkin kılıyor ve içeriği daha iyi duruma getiriyor. | TED | تجعل المحتويات أفضل، تجعل البحث أفضل، عندما يستطيع الناس تأمين الدخل من إنتاج محتويات عظيمة. |
İçeriği düzenleyen bir Felman Lux Otomatik Nezaket Filtresi. | Open Subtitles | لقد تم تحرير نبرتها و محتواها من برنامج فيلمن لوكس للباقة الآلية |
Gerçek içeriği iletmek zorundasınız -- burada "içerik metaforu"na geri dönüyoruz. | TED | عليك أن تنقل المحتوى الفعلي... وهنا نرجع مرة أُخرى لحاوي الإستعارة. |
Gerçek içeriği anlamak için kutuların ötesine, iş tanımlarının, kutunun yüzeyinin ötesine gitmemiz lazım. | TED | نحن بحاجة إلى تخطي الجداول، و توصيف الوظائف، إلى ما وراء ظاهر الوعاء، لنفهم المحتوى الحقيقي. |
Sitenin kendisini kurmak aslında kolaydı fakat bütün içeriği siteye yerleştirme konusunda ekibimiz zorluklarla karşılaştı. | TED | كان الموقع نفسه سهلا بما يكفي لبنائه، ولكن الفريق كان يواجه تحديات كيف يملؤون المحتوى بأكمله. |
En iyi yazılımımız hala bu devasa içeriği anlamaya ve yönetmeye çabalıyor. | TED | لكن ما تزال أكثر برامجنا تطورًا تواجه مشكلة في استيعاب وإدارة هذا المحتوى الهائل |
Ama açıkçası içeriği telefonumdaki ile aynı. | TED | ولكن بصراحة، فإن المحتوى متماثل على هاتفي. |
Etkili pratik süreklidir, yoğun odak gerektirir ve bir insanın mevcut becerilerinin uçlarında yatan içeriği veya zayıflıkları hedef alır. | TED | إن الممارسة الفعَّالة متناسقة، مُركَّزة، وتستهدف المحتوى أو نقاط الضعف الموجودة عند حدود إمكانات الشخص الحالية. |
Videolar izleyebiliyorum, yaptığım deneyle ilgili olan içeriği görebiliyorum. | TED | و أستطيع مشاهدة مقاطع الفيديو و المحتوى ذو الصلى بالتجربة التي أؤديها الآن. |
Facebook, YouTube, Twitter'ın aralarında bulunduğu birçok şirket radikalizm ile alakalı bulunan binlerce içeriği yok ediyor ve hesapları devre dışı bırakıyor. | TED | فيسبوك, يوتوب, تويتر من بين العديد من الشركات التي بلغت عن سحب مئات الالاف من قطع المحتوى وتعطيل الحسابات المرتبطة بالخطاب المتطرف. |
Birkaç yıl sonra, bunu insanlara izah edebileceğimiz bir fikir denk geldi: "İstediğiniz bir içeriği kolay bir şekilde nasıl elde edersiniz?" | TED | وبعد سنوات قليلة وجدنا الفكرة. وجدنا طريقة للتوضيح للمستخدم في كيفية الحصول على المحتوى الذي يريده، بالطريقة التي يريدها ، وبأبسط الطرق؟ |
Öncelikle, çevrim içi ders içeriği bir süredir kullanılabilir durumda. | TED | فوق كل شيء، محتوى الكورسات على الإنترنت كان متاحاً لفترة طويلة |
Son altı arabanın manifestosu, içeriği hurda bilgisayar parçaları olarak gösterecek. | Open Subtitles | آخر ستّ عرباتٍ، البيان سيسجّل المحتويات كأجزاءِ حاسوبٍ مُستغنًى عنها. |
Bence içeriği patlayıcı özellikte. | Open Subtitles | و أراهن أن محتواها مختلف تماماً |
- O zaman savunmaya tüm içeriği sunmasını öneriyoruz. Sayın Hâkim, mesele içki içmek değil. | Open Subtitles | اذاً نقترح ان الدفاع يذكر هذا في سياق الموضوع |
O anıyı tekrar hayata geçirerek yola koyulabilir miyiz, hatta belki de, o anının içeriği ile birazcık oynasak ya? | TED | هل يمكننا إحياء هذه الذاكرة، ربما أيضاً العبث بمحتويات هذا الذاكرة؟ |
Benim ön tanım, mide içeriği ve kum aspirasyonu sebebi ile boğulma. | Open Subtitles | تقديري المبدئي هو الاختناق ساهم بها شفط احتضاري من محتويات المعدة والتراب. |
İçeriği bilmeden çeviremem. | Open Subtitles | لايمكنني ترجمة شيء بدون معرفة مصطلح السياق |
Video yapımında çok kötü, ancak muhteşem içeriği nedeniyle sizinle çok kısa bir bölümünü paylaşacağım. | TED | انه منتج رهيب للفيديو، ولكن محتواه غني، لذلك سوف أعطيكم نبذة قليلة عنه. |
Bu belge veya içeriği hakkında söylenecek en ufak bir söz gönüllü ihanet sayılmasa bile en azından devlete itaatsizlik olarak kabul edilecektir. | Open Subtitles | أيّ مُباحثات عن هذا المستند أو محتوياته.. سيتمّ اعتبارها في أرحم الظّروف فَعِيل عصيان.. لو لم تُعتبر فعيل خيانة عمديّة. |
Twitch yayıncıları, oyun içeriği akışı yaparak ayda üç ila beş bin dolar kazanıyorlar. | TED | يكسب تويتش استريمرز ما بين ثلاثة إلى خمسة ألف دولار شهرياً من بث محتوي الألعاب. |