Susan benim için her şey demek. | Open Subtitles | ... سوزان تعني كل شيء بالنسبة لي |
Şirket bizim için her şey demek. | Open Subtitles | الشركة تعني كل شيء بالنسبة له |
Bizim için önemsiz, ama onun için her şey demek olabilir. | Open Subtitles | ربما يكون شيئاً صغيراً في نظرنا ولكنه يعني كل شيء بالنسبة له |
Tamamen inanıyorum. Bu benim için her şey demek. | Open Subtitles | أصدقه تماماً ، فهو يعني كل شيء بالنسبة لي |
Her zaman, beni ve annemi ne kadar çok sevdiğinden ve bizim, senin için her şey demek olduğumuzdan bahsedersin. | Open Subtitles | أنت دائما ما تتحدّث حول مقدار حبك لي ولأمي وكم نحن كلّ شيء بالنسبة لك |
Gerçek gücümüzü geri kazanmak benim için her şey demek. | Open Subtitles | لإستعادة قوانا الحقيقية هذا يعني كل شئ |
Bu benim için her şey demek. Ordu benim ailem. | Open Subtitles | هذا هو كل شيء بالنسبة لي الجيش هو عائلتي |
Ordu onun için her şey demek. | Open Subtitles | إنه كل شيء بالنسبة إليه |
Frigg bizim için her şey demek. | Open Subtitles | (فريج) تعني كل شيء بالنسبة لي. |
Benim için her şey demek. | Open Subtitles | وهو يعني كل شيء بالنسبة لي |
Sürüm, benim için her şey demek. | Open Subtitles | قطيعى يعني كل شيء بالنسبة لي |
Tüm bunların yanında... Benim için her şey demek olan birini kaybettim. | Open Subtitles | في كلّ هذا، لقد فقدتُ شخصاً عنت كلّ شيء بالنسبة لي |
Ama benim için her şey demek. | Open Subtitles | إنّه كلّ شيء بالنسبة لي |
Bu onun için her şey demek. | Open Subtitles | هذا كلّ شيء بالنسبة لها |
Benim için her şey demek. | Open Subtitles | إنه يعني كل شئ بالنسبة لي |
Şimdi de Bay Jaffee için her şey demek ama bu kadar zaman kaybettikten sonra muhtemelen kullanamayacak. | Open Subtitles | والآن هو كل شيء بالنسبة إلى السيد جافي ولكن بعد كل هذا الوقت والانتظار نحن على الأرجح لن يتسنى لنا استغلال جسده |
İşimiz bizim için her şey demek. | Open Subtitles | إنه كل شيء بالنسبة لنا |