Eskiden bana zaman ayırırdı. Ama şimdi sadece Sonia için zamanı var. | Open Subtitles | لقد كان لديه وقت لي ، أما الآن فوقته مُكَرس فقط لسونيا |
Sizi göremek için zamanı olmayacak yada bugün için olmaz. | Open Subtitles | لن يكون لديه وقت ليراك او اي شخص اخر اليوم. |
Dünyanın senin gibi küçük insanlar için zamanı yok. | Open Subtitles | العالم لَيْسَ لديه وقت .لأناس صِغارِ مثلك |
Leydi Stubbs büyüleyici olmak için zamanı harcamaktan çekinmez. | Open Subtitles | ان الليدى ستابس تقضى معظم وقتها فى التزين |
Avını garantiye aldığında yemek için zamanı boldur. | Open Subtitles | وعندما تكون فريستها مضمونه فهى تأخذ وقتها فى وجبة طعامه |
Arkasını temizlemek için zamanı olan tek kişi sendin. | Open Subtitles | أنت الوحيدة فقط التي لديها وقت للتنظيف بعد أن تنظّفي نفسكِ |
Kontrattaki tüm detaylara bakmak için zamanı yoktur. | Open Subtitles | ليس لديها وقت لكي تتأمل في كل تفصيلة في ذلك العقد |
Evet, Eğer çantasını toplamak için zamanı olsaydı, muhtemelen bunu da yanında götürürdü. | Open Subtitles | صحيح ، حسناً ، إن كان لديه وقت لحزم حقائبه فعلى الأرجح سيقوم بأخذ هذه معه |
Bay Ford'la konuşacağım bir görüşme için zamanı olursa, sizi gelecek hafta ararım. | Open Subtitles | سأكلم السيد فورد أن كان لديه وقت للأجتماع بك ، سنتصل بك ألأسبوع القادم |
Belki sadece bir tane asmak için zamanı vardı ya da diğeri düştü. | Open Subtitles | ربما كان لديه وقت فقط لتعليق واحد، أما الأخريات فقد وقعت |
Bölge yöneticisinin alt altının böyle duygusal şeyler için zamanı yok. | Open Subtitles | مُدير المنطقة ليسَ لديه وقت للِمشاعر. |
- Eğer patladığında aşağıdaysa kaçmak için zamanı olmadı. | Open Subtitles | لو كان لا يزال بالأسفل حين إنفجرت... فلن يكون لديه وقت للهروب من الإنفجار. |
Dinle! Prensesin bunlar için zamanı yok! | Open Subtitles | أسمعني , الاميرة ليس لديها وقت لذلك |
Kardeşimin, senin planların için zamanı kalmadı. | Open Subtitles | أختي ليس لديها وقت لخططك |