Çünkü esasen yaptığınız, temiz suyu sifon çekmek için kullanıp, atıklarını, sonradan yine içme suyu kaynağı olarak kullanılacak olan nehire boşaltan bir atık su işletmesine iletiyorsunuz. Yani temizliği tekrar düşünmemiz ve | TED | لأنه أساسا، ما تفعلونه هو أنكم تستخدمون مياها نظيفة وتستخدمونها لصرف المرحاض الخاص بك، ناقلًا إياه إلى محطة معالجة مياه الصرف الصحي الذي تُصرف في النهر، وهذا النهر، مرة أخرى، مصدر مياه الشرب. |
ve bunları yıkayacaktır daha sonra bu yıkama suyu içme suyu kaynaklarına karışabilir. | TED | و سوف يغسلون تلك المواد الملوثة, و هنا يمكن أن تنتقل المياه الملوثة إلى مصادر مياه الشرب. |
Paylaşabileceğiniz her ne varsa yiyecek, içme suyu, özellikle yiyecek. | Open Subtitles | أي شيئ يمكنك الإستغناء عنه طعام , مياه عذبة , على الخصوص الطعام |
Çalıştığım birçok yerde, otomatik bir silah elde etmek temiz içme suyu elde etmekten daha kolaydır. | TED | في كثير من المناطق التي عملت بها، من السهولة بمكان الحصول على بندقية آلية من أن تحصل على ماء عذب للشرب. |
Bize yetmeyen ve içme suyu bulunmayan az ve kuru tayınımızı değiştirdiler. | Open Subtitles | ...حوّلوا سهولنا الكسولة الجافة والتي كانت فقيرة ودون ماء للشرب... |
Ahırın ve içme suyu hatlarının daha iyi temizlenmesi, hastalığın ortaya çıkmasını ve ahıra yayılmasını zorlaştırır. | TED | تنظيف أفضل للخطوط الثابتة لمياه الشرب مما يجعل من الصعب على المرض الدخول والانتشار حول الإسطبل. |
Yılanbalığı ada sakinleri için çok değerli olan içme suyu havuzlarını temizler ... ve zaman içinde, bu fahri misafirler uysal haline gelmiştir. | Open Subtitles | هذه الثعابين تنظف برك مياه الشرب الثمينة للسكان و بمرور الزمن أصبح الضيوف المكرمين مروضين |
Ülkedeki en iyi içme suyu. Sanırım meteor suyu arıttı. | Open Subtitles | أفضل مياه الشرب بالمقاطعة، يبدو أنّ حجارة النيزك تصفيها |
Ortabatı'nın kirli içme suyu konulu filmin sürükleyici olmayacağı kimin aklına gelirdi? | Open Subtitles | من كان يظن أن فيلم عن مياه الشرب غير الآمنة في الغرب الأوسط لن يكون أمرًا مشوقًا؟ .. |
İçme suyu ya da toprak yüzünden olduğunu düşündük. | Open Subtitles | كنّا نظنّ أنّها مياه الشرب أو التربة. |
Pekâlâ, içme suyu almaya gidiyoruz biz. | Open Subtitles | الحق، لذلك نحن قبالة لشراء مياه الشرب. |
Paylaşabileceğiniz her ne varsa yiyecek, içme suyu, özellikle yiyecek. | Open Subtitles | أي شيئ يمكنك الإستغناء عنه طعام , مياه عذبة , على الخصوص الطعام |
Kaybetseniz bile, size ihtiyaçlarınızı tedarik edeceğim içme suyu, katırlar, Buruke çölünü geçmenize yetecek her şeyi. | Open Subtitles | حتى لو خسرتم سوف أعطيكم عتاد مياه عذبة بغال , مايكفيكم لتقطعوا الصحراء "إلى "بهروش |
Kaybetseniz bile, size ihtiyaçlarınızı tedarik edeceğim içme suyu, katırlar, Buruke çölünü geçmenize yetecek her şeyi. | Open Subtitles | حتى لو خسرتم سوف أعطيكم عتاد مياه عذبة بغال , مايكفيكم لتقطعوا الصحراء "إلى "بهروش |
İhtiyaçları alalım; içme suyu, yiyecek ve gemiyi hazır hâle getirip Buruke'a yönelelim. | Open Subtitles | لنجلب المؤونة , ماء عذب , طعام نجهز السفينة |
Şu anda içme suyu yok. | Open Subtitles | لا يوجد ماء للشرب الآن. |
Bu hikâyenin tarihsel olarak doğruluğunu kimse bilmiyor fakat şaşırtıcı bir şekilde gerçeğe dayanıyor: Yüzyıllardır, Karakurum ve Himalaya sıradağlarında insanlar buzullar yetiştiriyor ve içme suyu ile ürünleri için sulama kaynağı olarak bu ev yapımı buz kütlelerini kullanıyorlar. | TED | لا أحد يعرف مصداقية هذه القصة، لكنّها وبشكل لافت للنظر مبنية على الحقيقة: على مدار القرون، في القراقرم وسلسلة جبال الهيمالايا، كان السُكان يبنون أنهارًا جليدية ويستخدمون هذه اﻷجسام الجليدية المُصطنعة كمصدر لمياه الشرب وسقي المزروعات. |
Mikroplu içme suyu kaynaklarına gelen insanlar buradaki suyu hemen orada içebilir veya ailelerinin kullanımı için taşıyabilirler. | TED | الناس سوف يأتون إلى تلك الأماكن حيث لديك مياه شرب ملوثة, يحضرونها ثانية إلى الأسرة, و ربما يشربون من تلك المصادر. |
Hükümet, içme suyu ve sizinle ilgili her konuda haklıydı! | Open Subtitles | بشأن الحكومة، ومياه الشرب, وأنتم, وكل شيء. |
O dönemde ulaşılabilir çok fazla içme suyu nedeniyle, muhtemelen Güneybatı Asya'da tüm ilk insanlar için en önemli yerdi. | Open Subtitles | ربما كان أهم مكان في جنوب غرب آسبا للبشر الأوائل لكثرة المياه العذبة التي كانت موجودة في ذلك الوقت |
Maalesef, mağara balıklarının doğal ortamı olan yer altı suları, aynı zamanda bizim de ana içme suyu kaynağımız. | TED | لسوء حظ الأسماك الكهفية، موطنها هو المياه الجوفية التي هي أيضاً مصدرنا الرئيسي لشرب المياه. |
Şehrin içme suyu şebekesiyle ilgili bir problem olduğunu düşünüyorlar, tuhaf bir tadı varmış. | Open Subtitles | نعتقد إنه شئ له علاقة بمياه الشرب فى البلدة و التى هى دائما طعمها غريب |
Her gün 5.000 insan kirli içme suyu nedeniyle ölüyor. | Open Subtitles | خمسة آلاف شخص يموتون يوميا بسبب المياه الغير صالحة للشرب |