Koca bir adamın pantolonuna işediğini görmekten kötü birşey olamaz. | Open Subtitles | لا شىء حزين أكثر من رؤية رجل بالغ يتبول فى ملابسه الداخلية |
Yetişkin bir adamın altına işediğini görmek kadar üzücü bir şey olamaz. | Open Subtitles | لا شيء يحزنني أكثر من رؤية رجل بالغ . يتبول في ملابسه الداخلية |
Orada sana gülmelerinin nedeni esprilerin değil altına işediğini sanmalarıydı | Open Subtitles | لقد كانو يضحكون لأنك تبولت على نفسك وليس لأنهم احبوا نكاتك |
Maçı kaybedince protesto için birinci kaleye işediğini hatırlıyorum. | Open Subtitles | نعم وأتذكر أنك تبولت في رقعة الميدان محتجاً بعد أن خسرنا |
Eve geldiğimde, kara bir kedinin ön bahçeye işediğini biliyor muydun? | Open Subtitles | تعرفين عندما وصلت إلى البيت، كانت هناك قطّة سوداء ضالّة أَخذت تتبول على العشب الأماميِ؟ |
O kadar sessizdik ki, farenin kedinin üzerine işediğini bile duyabiliyorduk. | Open Subtitles | كنا هادئين، حتى أنه يمكنك سماع تبول الجرذان |
-Mesela bir kızın üzerime işediğini. | Open Subtitles | -مثلما طلبت من هذه الفتاة أن تقضي حاجتها عليَّ |
Bir adamın çok uzun mesafeye işediğini gördüm. | Open Subtitles | رأيت تبوُّل ذاك الرجل يبلغ مدى بعيدًا. |
Bunca yolu İrlanda'dan, arazimin üzerine serbest otlananların işediğini görmek için gelmedim. | Open Subtitles | " لم آتي من " ايرلندا لأري أرضي يتبول عليها رعاة متنقلون |
Her öksürdüğünde birazcık da pantolonuna işediğini biliyor muydun? | Open Subtitles | أتعلم انه كان يتبول قليلاً كل مرة يسعل فيها؟ |
Polisler birinin suya işediğini veya suya girdiğini görürse burayı kapatacaklar. | Open Subtitles | حسنا أذا رأت الشرطة أى كلب يتبول أو يسيل لعابه بداخل المياه فسوف يوقفوا عملنا |
Arayan kişi bir adamın bahçede işediğini söyledi. | Open Subtitles | لقد قال المتصل انه هناك رجل كان يتبول في الفناء. |
Bayan, penceremden baktım ve genç birinin, kırmızı bir Cavalier'in benzin deposuna işediğini gördüm. | Open Subtitles | أوه،نعم يا سيدتي،أنا أنظر من نافذتي وهناك شاب يتبول في خزان وقود كاليفار حمراء |
Eğer çok heyecanlanırsan, babaannenin kolostomi torbasına işediğini hayal et. | Open Subtitles | وإن وجدت نفسك متحمسٌ للغاية فقط فكر بجدك يتبول بحقيبة القولون خاصته |
Lindsay izci kız gezisinde, onun uyku tulumuna işediğini fark etmişti. | Open Subtitles | عندما اكتشفت ليندسي أنها تبولت في حقيبة نومها على فتاة الرحلة الكشفية |
Buradaki herşeyin üzerine işediğini düşünüyorum. | Open Subtitles | أظن أنك تبولت على كل شيء هنا -تعرف كل شيء، صحيح ؟ |
İnsanlara Del'in idamını nasıI sabote ettiğini ve korkmuş kız gibi altına işediğini söyleriz. | Open Subtitles | سنخبر الناس كيف خربت إعدام ديل... و تبولت على نفسك كفتاة صغيره خائفه. نعم سنتكلم |
Oraya işediğini görebiliyorum Inchworm. | Open Subtitles | اني اراك تتبول هناك أيها الصغير |
- Ben içerideyken, bunca zamandır işediğini mi söylüyorsun? | Open Subtitles | -هل تعني إنك كنت تتبول طوال الوقت الذي كنت فيه بالداخل؟ |
Yani müvekkilimin bir kasaba gidip dondurucuya işediğini mi söylüyorsun? | Open Subtitles | هل تقصد أن موكلي أطلق النار على متجر اللحم و تبول في الثلاجة؟ |
Ya üzerine Miles Davis'in işediğini söyleseydim? | Open Subtitles | ماذا لو قلت أن (مايلز ديفيس) تبول عليها؟ |
Hep köpeklerin işediğini düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد دائماً أنَ الكلاب تقضي حاجتها هنا |
Bir adamın çok uzun mesafeye işediğini gördüm. | Open Subtitles | رأيت تبوُّل ذاك الرجل يبلغ مدى بعيدًا. |
Böylece kimse işediğini görmez geri geri yürüme kısmı da ayaklarına işemeni engeller ve tabii üstüne basmanı da. | Open Subtitles | بهذه الطريقة لا احد يمكن ان يراك وارجع جزء للخلف وحافظ علي قدمك من التبول |