Buranın içreden dışarıya doğru çürüdüğünü biliyoruz, ve burada işlerin nasıl olduğunu biliyoruz. | Open Subtitles | كِلانا يعرف أنّ هذه الشركة فاسدة من الداخل للخارج، ونعرف كيف يعمل هذا. |
İşlerin nasıl yürüdüğünü bilecek kadar uzun zamandır bu işteyim. | Open Subtitles | لقد كنت ألعب بما فيه الكفاية لأعلم كيف تجري الامور |
Ama burada işlerin nasıl yürüdüğünü öğrendikten sonra, bu değişecek. | Open Subtitles | لكن هذا سيتغير قريباً عندما تجد كيف تسير الأمور هنا |
İşlerin nasıl yürüdüğünü anlamak istiyorlar ve bunu grup hâlinde yapmak istiyorlar, tıpkı topluluğa dersler sunmak için malzemelerimizi kullanan Washington D.C.'deki hackerlar gibi. | TED | يرغبون في معرفة كيفية عمل الأشياء، ويريدون أن يعملوها في مجموعات، مثل نادي القراصنة هذا في واشنطن، العاصمة، الذي يستخدم موادنا لتقديم دورات للمجتمع. |
Bu kasaba değişiklikleri sevmez, ve sana burada işlerin nasıl yürüdüğünü gösterelim istedik. | Open Subtitles | لا تحب هذه المدينه التغيير كثيراً لذا قررنا أن نجتمع اليوم لنريك كيف تتم الامور بالشكل الصحيح |
Bak, bugün ilk günüm değil. Bu işlerin nasıl yürüdüğünü biliyorum. | Open Subtitles | انظر، ليس وكأنه أول يوم لي أنا أفهم كيف يسير الأمر |
İşlerin nasıl olduğunu biliyorum, bedensel gücüm var, silahlarla aram iyi, çok çekici olduğum da cabası. | Open Subtitles | أعرف كيفية سير الأمور وأنا قادرة جسدياً.. وبارعة باستخدام الأسلحة عدا عن جاذبيتي المغوية |
Postanedeki işlerin nasıl yürütüldüğünü hiç merak ettiniz mi? | Open Subtitles | و الآن, من تساءل في يوم من الأيام كيف يعمل مكتب البريد؟ |
Biraz ortalarda görünme, burada işlerin nasıl yürüdüğünü izle. | Open Subtitles | فقط تنحي جانبا وسترين كيف يعمل هذا المكان ؟ |
Ben yaparım, ama birisinin işlerin nasıl olduğunu anlatması gerekiyor. | Open Subtitles | حسناً, قد افعلها, ولكن على شخص ما ان يشرح لي كيف يعمل هذا الأمر كله |
Bu işlerin nasıl yapıldığını gördüm ve kesinlikle tekrar düşünmeni isterim. | Open Subtitles | لقد رأيت كيف تجري هذه العملية وأنصحكِ بشدة أن تعيدي التفكير |
Bu işlerin nasıl yürüdüğünü bilirim. Sen yemdin, o da yuttu. | Open Subtitles | .أعرف كيف تجري هذه الأمور لقد كنت متعلقة وهو التهم الطعم |
Versailles'da işlerin nasıl yürüdüğü hakkında bir bilgin var mı? | Open Subtitles | حقاً أنت لا تعلم كيف تجري الأمور في فرساي |
Görgü tanığı olsa bile muhtemelen temize çıkar. Bu işlerin nasıl yürüdüğünü biliyorum. | Open Subtitles | هناك إحتمال بالإفراج عنه حتى مع وجود الشهود, أنا أعلم كيف تسير الأمور |
Önceden somut bir plan şart koşan yerine, işlerin nasıl gittiğini görmekten mutlu olan destekleyici bir yöneticiye sahip olduğum için şanslıydım. | TED | كنت محظوظة بأن لدي مديرًا داعمًا والذي كان سعيداً لرؤية كيف تسير الأمور في العمل، بدلاً من طلب خطة ملموسة مُسبقاً. |
Dünyanın bu kısmında bu mevcut değil ve bence bu işlerin nasıl yürüdüğünü bilmek herkesin hakkı. | TED | لكنها لا تتواجد أساسا في هذا الجزء من العالم، وأنا أشعر أنه من حق كل شخص أن يعرف كيف تسير هذه الأشياء. |
İşlerin nasıl yürüdüğü hakkında daha fazla öğrenme isteğimizi kaybediyoruz. | TED | أصبحنا محبطين لنتعلم أكثر عن كيفية عمل الأشياء. |
Bu işlerin nasıl yapıldığını sana söylerler. | Open Subtitles | يمكنهم أن يخبروك كيف تتم هذه الأشياء |
İşlerin nasıl yürüdüğünü ve yöntemin nasıl işe yaradığını öğrenmeniz lazım. | Open Subtitles | يجب أن تتعلم كيف تجري الأمور و كيف يسير النظام |
Ben aslında işlerin nasıl gidiyor diye aramıştım. | Open Subtitles | فى الواقع ، لقد اتصلت لأطمأن و حسب على كيفية سير الأمور ؟ |
Bu işlerin nasıl yürüdüğünü iyi bilirim. | Open Subtitles | أعلمُ بالتحديد كيفَ سيجري هذا |
Bu hapishanede işlerin nasıl yürüdüğünü bilen birine benziyorsun. | Open Subtitles | تبدو ذلك الشخص الذي ي عرف كيف يدور هذا المكان. |
Benim senden tek istediğim beklemen ki işlerin nasıl gideceğini görelim. | Open Subtitles | كل ما أطلبه منك هو أن تنتظري وأنظرى كيف ستسير الإمور |
Louis'e ilişikimin kaderinin onun ellerinde olduğunu söylediğimde işlerin nasıl gitmesini bekliyorsun? | Open Subtitles | كيف تعتقد كيف سيجري الأمر عندما أُخبِرُ (لويس)بأن قدر علاقتي بين يديه؟ |
İşlerin nasıl döndüğünden bir habersin değil mi? | Open Subtitles | أنت حقا لا تفهمين كيف يسير الأمر، أليس كذلك؟ |