| Şimdi, Soygunculuk Şubesindeki adamlar şu iki cinayeti işleyen soyguncuları teşhis edemiyorlar. | Open Subtitles | الرجال هناك في كتيبة السرقات لم يتعرفو على لص ارتكب جريمتين |
| Anne katili olmak herhalde en dayanılmazı olmalı, ...en zor yanı ise buna katlanmak zorunda olan, cinayeti işleyen oğlu. | Open Subtitles | ان قتل الام يعد جريمه غير محتمله انها لاتعد اكثر احتمالا للابن الذي ارتكب تلك الجريمه |
| Bu suçu işleyen korkaklar cezasız kalmamalı. | Open Subtitles | الجبناء الذين ارتكبوا هذا العمل الإجرامي يجب إلا يمر دون عقاب |
| Yani cezasını çektiğim suçu işleyen kişinin bir başkası olduğunu. | Open Subtitles | ذلك هناك رجل آخر من هناك الذين ارتكبوا الجريمة أنني قضى فترة. |
| Ve bu aşamada artık tek bir organizma olarak işleyen, değişik türde hücreler içeren çok hücreli topluluklarımız var. | TED | وفي تلك المرحلة، لدينا مجتمعات متعددة الخلايا. مجتمعات من أنواع خلايا مختلفة كثيرة، تعمل معا ككائن حي واحد. |
| Merhaba, seri cinayetler işleyen bir çocuk hakkında bir oyun düzenlediğinizi duydum. | Open Subtitles | مرحباً، سمعت بأنّكم تعملون على مسرحيةٍ حول فتىً يرتكب مجزرةً دموية |
| Bir adam öldürüldü ve bu suçu işleyen kimse kutsal anlaşmayı bozdu. | Open Subtitles | اغتيل رجل وايا كان مرتكب تلك الجريمة قد كسر هذا العقد المقدس. |
| Ülkeye karşı isyan başlatma cürmünü işleyen Zero belasını yok edebiliriz! | Open Subtitles | بدون شك سنكون قادرين على هزيمة زيرو, هذا المجرم الذي أرتكب ذنب عظيم بتمرده ضد البلاد |
| Demek istediğim, belki de cinayetleri işleyen tek kişi değildi. | Open Subtitles | وجهة نظري أنّه ليس شخصًا واحدًا إرتكب هذه الجرائم |
| Burada suç işleyen biri var mı? | Open Subtitles | ولكنى فقط أحدث نفسي هل إي شخص قد ارتكب جريمة هنا؟ |
| Bu kadar çabuk taraf değiştirebilen birine Ve farkında bile olmadan, biri hariç Diğer tüm ölümcül günahları işleyen. | Open Subtitles | شخص يخون رفاقه بسرعة.. وشخص دون أن يدرك ارتكب جميع الخطايا السبع ما عدا خطيئة واحدة. |
| Yani, Amerikan siyasi tarihindeki en ağır suçu işleyen adam asla yargılanmayacaktı. | Open Subtitles | عنى ذلك أن الرجل الذي ارتكب أعظم جنحة في التاريخ السياسي الأمريكي لن تتم محاكمته أبدا |
| Günah işleyen insanlara bakış şekli çok huzur dolu ve rahatlatıcı. | Open Subtitles | فالطريقة التي ينظر بها ...للناس الذين ارتكبوا الخطايا مليئة بالسلام والارتياح |
| Cinayet işleyen kökten dincilerin yanında polisler askerler de affedildi. | Open Subtitles | المتطرفون المتدينون ، ولكن ايضا رجال الشرطة ، الجنود الذين ارتكبوا جرائم القتل |
| Böyle suçları işleyen çiftlerden birçok örnek verebiliriz. | Open Subtitles | هناك الكثير من الأمثلة عن الأزواج الذين ارتكبوا جرائم متسلسلة. |
| Bazı noktalarda görsel sistemimizden farklı çalışıyorlar fakat yine de kendi görsel sistemimize benzer şekilde işleyen bir teknoloji yaratmada iyi bir iş çıkardık. | TED | وهي نوعا ما تعمل بشكل مختلف عن نظامنا البصري، لكن رغم ذلك فقد قمنا بعمل جيد في جعل التكنولوجيا تعمل كنظامنا البصري. |
| Bu demokrasi konusu ve bu işleyen kuralların her birini herhangi bir haberde görebilirsin. | TED | تلك هي قضية الديموقراطية، وتستطيعون رؤية كل هذه القوانين تعمل في أي قصة إخبارية. |
| Süperbilgisayarlarda işleyen sayısal modeller yazıyorum. | TED | أقوم بتصميم نماذج رقمية تعمل على حواسيب متقدمة |
| Özür dilerim ama bu suçları işleyen her kimse, bu klinikte çalışıyor olamaz. | Open Subtitles | أنا أسف ولكن ايا كان من يرتكب هذه الجرائم لا يمكن ان يعمل في هذه العيادة |
| Tanya Midtown'da kendine mazeret uydururken gidip cinayetleri işleyen bir ortak? | Open Subtitles | شخص ما يرتكب الجرائم من أجلها، بينما تصنع حجة غيابها في وسط المدينة؟ إعتبرته و أهملته، |
| Şimdi bu cinayetleri işleyen her kimse protezleri bilmemizi istiyor. | Open Subtitles | أيًّا كان مَن يرتكب جرائم القتل حاليًا فهو يريدنا أن نعلم بشأن طقم الأسنان. |
| Senin de dediğin gibi suçu işleyen kişi aşırı zeki birisi. | Open Subtitles | كما ذكرتْ، لا بد أن يكون مرتكب الجريمة شديد الذكاء |
| Halk aslında bu iğrenç suçu gerçekten işleyen kişinin asılışını görmek ister. | Open Subtitles | يجب على عامة الناس أن يروا الرجل الذي في الحقيقة أرتكب هذه الجريمة البشعة يشنق من اجلها |
| Bu vahşi cinayetleri işleyen o. Kimin annesi, kimin karısı anlaşılmıyor bile. | Open Subtitles | إرتكب جرائم القتل هذه بطريقة شنيعة جدّاً |
| Bu yaklaşımın dagitim merkezinin içinde etkin olarak yaptığı şey onu büyük ölçüde eşzamanlı işleyen bir motora çeviriyordu. | TED | ولكن إن ما تقوم به هذه الطريقة بفاعلية داخل العاصمة هو تحويلها إلى محرك معالجة موازٍ ذو نطاق واسع. |