Muhtemelen bunun tamamen benim fikrim olduğuna kendini ikna etmiştir. | Open Subtitles | من المحتمل أنه أقنع نفسه بأنها كانت فكرتى |
Oradaki arkadaşlarını konuşmamaları için ikna etmiştir. Evet. | Open Subtitles | أقنع جماعته عندما عاد إلى موطنه بعدم التحدث |
İnsanlarınızı bizimle ilişkinin artık gereksiz olduğuna da rahip ikna etmiştir herhalde. | Open Subtitles | أعتقد أنّ الراهب أقنع شعبك بأنّ العلاقة بنا.. {\pos(190,210)} لم تعد ضرورية {\pos(190,210)} |
Sunulan, ifadeye dayalı çok sayıda delil Meclis'i, Yakone'nin nadir rastlanan bükücülerden biri olduğuna ve bu yeteneği suç işlemek için kullandığına ikna etmiştir. | Open Subtitles | أقنع الكم الهائل من الأدلة والبراهين المجلس بأن "ياكونى" واحد من هؤلاء النادريين أصحاب القدرات . واستغل قدرته فى ارتكاب الجرائم البشعة |