Çünkü orada gördüğüm şeye göre inandığımız şey hakkında bir şey bilmiyorsun. | Open Subtitles | لأنه بالحكم على ما رأيته هناك ليست لديك فكرة عما نؤمن به |
İnandığımız şey için dostlarımıza ne sıklıkla meydan okuruz ki. | Open Subtitles | ..كَم علينا أن نتحدّى أصدقائنا من أجل ما نؤمن به |
Yapmaya çalıştığımız şey ya da inandığımız şey çünkü bu dünyanın gerçekte nasıl yürüdüğüne olan inanışımız çevre olmazsa hiçbir şeye sahip değilsiniz. | TED | ما نحاول القيام به، أو ما نؤمن به، لأننا نعتقد أن العالم يعمل هكذا، هو أنه من دون البيئية ليس لدينا شيء. |
Aptalız biz, inandığımız için Bane'in bir neden olmadan yakalanmasına. | Open Subtitles | لقد كنا اغبياء ان نصدق ان القبض على بين كان بدون غرض |
Bize söyledikleri her şey, inandığımız her şey birer yalan. | Open Subtitles | كل ما قالوه لنا، كل ما نعتقده الآن، هو كذبة. |
Amacı olmayan eziyetlere dayanamayız ama bir nedeni olduğuna inandığımız büyük acılara göğüs gerebiliriz. | TED | ليس بمقدورنا تحمل عذاب بلا نهاية و لكن يمكننا تحمل الألم الشديد إن آمنا أن لذلك حكمة خاصة |
Ama umudu iptal etmek, inandığımız her şeye aykırıydı. | TED | ولكنّ محيَ الأمل يتعارض مع كل ما نؤمن به. |
Bence bu inandığımız temel manalarından biri olabilir. | TED | وأظن أن ذلك يمكن أن يكون واحدا من مقاصدها الرئيسية التي نؤمن بها. |
Ancak daha önemli olan şey, davranışlarımız, mentalitemiz, neye inandığımız ve cinsiyet hakkında neye değer verdiğimiz. | TED | لكن ما يهم أكثر هي مواقفنا وطريقة تفكيرنا، ما نؤمن به ونقدره فيما يتعلق بالجنس. |
Bir ev, insanların kesinkes hakkı olduğuna inandığımız bir şeydir, tabii kişi fakir değilse ve ev belli bir mahallede, belli bir şekilde inşa edilmemişse. | TED | نحن نؤمن أن البيت هو شيء للشخص الحق المطلق فيه، إلا إذا كان الشخص فقيراً وقد تم بناء المنزل بطريقة معينة وفي حي معين. |
Yani işimiz çok önemli, ancak bu yalnızca, güvenliğin ve gücün kendileri için neye benzediğini tanımlamada kadının temsilciliğine inandığımız zaman olur. | TED | إذًا فهذا عمل قوي، لكنّه يحدث فقط حين نؤمن بقدرة النساء على تعريف كيف يبدو الأمان وكيف تبدو القوة بالنسبة إليهن. |
Şu an yürüttüğümüz ve her okul topluluğunda benzerinin yapılabileceğine inandığımız üç stratejiye gelelim: | TED | الآن، هنا ثلاث استراتيجيات نستخدمها والتي نؤمن بمحاكاتها في أي مجتمع مدرسي. |
Günlük rutinlerimizi ve ritüellerimizi en çok inandığımız hikayelere göre yapıyoruz ve bugünlerde hikaye yazdıkça değişiyor. | TED | نقوم بعاداتنا وطقوسنا اليومية بحسب القصص التي نؤمن بها، وهذه الأيام القصة تتغير كلما كتبناها. |
Bu ânın geleceğini biliyordum, bizim inandığımız şeyler aynı değil. | Open Subtitles | لقد عرفت أن هذه اللحظة سوف تأتى لأننا لا نؤمن بنفس الأشياء |
Tam inandığımız şey bu. Eğer risk yoksa anlamı ne demiştik, değil mi? Boşuna yargılamaya kalkışmayın. | Open Subtitles | فهذا دائماً ما كنا نؤمن به إن لم يكن هناك خطر فما الهدف؟ |
Demekki yıllardır inandığımız bu koplo teorileri doğru mu? | Open Subtitles | لذلك فإن المؤامرات التى نؤمن بها ما هى إلا حقيقة |
Böyle zamanlar inancın sorgulamasıdır. Başarısızlık, inandığımız ve savaştığımız her şeye kuşku düşmesine davetiye çıkarır. | Open Subtitles | هي مسألة إيمان أن تفشل هي أن تدعو إلى الشك في كل شيء نؤمن به |
Kardeşim ve ben inandığımız sürece yeterli olacaktır. | Open Subtitles | حسنًا, طالما أخي و أنا نصدق ذلك هذا كافٍ |
Yaptığımız veya inandığımız şeylerin temelindeki motivasyon kaynağı, ölümdür. | Open Subtitles | معظم ما نفعله معظم ما نعتقده محفز بواسطة الموت |
Amaçlarına ve başaracakları şeye inandığımız için. | Open Subtitles | لأننا آمنا به وبهدفه.. وما يرمون لتحقيقه.. |
İnandığımız sihir, bizi daha güçlü yapmıyor. | Open Subtitles | السحر الذي وضعنا إيماننا به لم يجعلنا أقوياء |
Biz ona değiştiği için inanmadık o, biz ona inandığımız için değişti. | Open Subtitles | لكنّها تغيّرت لأنّنا آمنّا بها سلفاً |
İnandığımız sürece... | Open Subtitles | طالما نصدّق بذلك |
Daha önce hiç inşa edilmemiş bir katedral inşa edeceğiz bunu Tanrı'ya övgü, yeteneklerimize övgü ve huzur dolu günlerin geleceğine inandığımız için yapacağız. | Open Subtitles | لقد بنينا كاتدرائية لم ترى من قبل لا في دير الإله ولا قدراتنا وإيماننا ببعض السلام في الغد |