Yani kitapları bizden çaldığına inanmakta güçlük çekiyorum. | Open Subtitles | لذلك فأنا أجد من الصعب تصديق أنها كانت تسرق كتب منا |
Onun yanında olmadığına inanmakta güçlük çekiyorum. | Open Subtitles | أجد من الصعب تصديق... إنّك لم تكن معها في كل هذا. |
Buna inanmakta güçlük çekiyorum, kusura bakma. | Open Subtitles | أجد من الصعب تصديق هذا، آسف |
Demek istediğim, bu olanlara inanmakta güçlük çekiyorum. | Open Subtitles | عليّ أن أقول، أجد الأمر يصعب تصديقه |
Evet İRA hâlâ barış konusunda ciddi olduğunu öne sürüyor ama örgüt buraya genç insanları Londra metrosuna bomba koymaya göndermeye devam ettikçe başkaları buna inanmakta güçlük çekebilir. | Open Subtitles | اجل الجيش الجمهوري الأيرلندي يواصل اصراره الجدي حول بث السلام لكن الكثير من الأشخاص سيجدون بأن هذا الأمر يصعب تصديقه عندما تظهر المنظمة محاولتها لأرسال الشباب |
Buna inanmakta güçlük çekebilirsiniz... | Open Subtitles | ربما تجدين هذا يصعب تصديقه |
Önceden böbürlendiğin tek bir şey olmamasına inanmakta güçlük çekiyorum. | Open Subtitles | شيء وحيد أجد صعوبة في فهمه أنك لم تجد شيء واحد تفخر به من قبل |
Önceden böbürlendiğin tek bir şey olmamasına inanmakta güçlük çekiyorum. | Open Subtitles | شيء وحيد أجد صعوبة في فهمه أنك لم تجد شيء واحد تفخر به من قبل |
Önceden böbürlendiğin tek bir şey olmamasına inanmakta güçlük çekiyorum. | Open Subtitles | شيء وحيد أجد صعوبة في فهمه أنك لم تجد شيء واحد تفخر به من قبل |