Bu soruya sadece Islamabad'daki bir general cevap verebilir. | Open Subtitles | هذا سؤال لن يجيب عليه سوى القائد في إسلام آباد. |
Dünyanın dört bir yanından gazeteciler komşu Afganistan'daki savaşı vermek için İslamabad'a geldi. | Open Subtitles | آلاف الصحفيين مِنْ في جميع أنحاء، وَصلَ العالمُ إلى إسلام آباد لتَغْطية الحربِ في مُجَاوَرَة أفغانستان. |
Benimle İslamabad'a gidecek. | Open Subtitles | هو معذّب. هو سَيَذْهبُ مَعي إلى إسلام آباد. |
Ayrıca binbaşının Mısır'daki seyahatlerine baktığımızda, Kahire'den İslamabad'a birçok uçuş görünüyor. | Open Subtitles | بالإضافة لسفر القائدة إلى "مصر" كانت هناك عدة رحلات إلى "إسلام أباد" من "القاهرة" الشهر الماضي. |
Ta ki 4 yıl sonra NOFORN belgeleri Maghreb'de, Islamabad'da ve Beijing'de ortaya çıkmaya başladığında bu işin arkasından Reddington çıkmış. | Open Subtitles | حتى ظهر قبل أربع سنوات حين بدأت تظهر ملفات سرية لنا في المغرب اسلام اباد , وبكين |
Belki de en iyisi önce İslamabad'a gitmem. | Open Subtitles | أَعتقدُ لَرُبَّمَا أفضل شيءِ لي لأَنْ يَذْهبَ إلى إسلام آباد أولاً. |
Bu, eğer Islamabad'ı ikna edebilirsek gerçekleşebilecek olan bir şey ki bu da imkânsız. | Open Subtitles | سوف يحدث ذلك فقط إذا استطعنا إقناع إسلام آباد, و التي على العكس |
Onu bu gece İslamabad'a geri gönderiyoruz. | Open Subtitles | نحن نُعيدُه إلى إسلام آباد اللّيلة. |
Steve ve Danny İslamabad'da beraber çalıştı. | Open Subtitles | ستيف وداني عَملتْ سوية في إسلام آباد. |
İslamabad'ın tam red modunda. | Open Subtitles | إسلام آباد تنكر علاقتـها بالعسكر |
Hemen Islamabad'a dönmemiz gerekiyor. | Open Subtitles | سوف نعود إلى. إسلام آباد في الآن. |
Lahor, Karachi Islamabad yok edilir. | Open Subtitles | لاهور, وكراتشي , سيتم سحق إسلام آباد. |
Crocker bulduğu herkese küfürü basıyor İslamabad'la hiçbir türde bir anlaşma yok ortada. | Open Subtitles | (كروكر) أقسم أنه لن تكون أيّ اشتباكات مع (إسلام آباد) من أيّ نوع |
İslamabad'a tekrardan hoş geldin. Umarım yolculuğun pek rahatsız geçmemiştir. | Open Subtitles | مرحبا بعودتك إلى (إسلام آباد) أتمنى أنَّ رحلتك كانت مُريحة |
Yaradı bile. İslamabad, 2002. | Open Subtitles | سبق أن نجح الأمر في "إسلام آباد" عام 2002. |
Demek istediğim çok şiddetli ortamlarda, Bağdat'ta ve İslamabad'ta çalıştım. | Open Subtitles | أعني أني عملت في بيئات شديدة في (بغداد) و(إسلام آباد) |
Seni Islamabad'dan çıkarmak için hayatımı riske atmamla aynı sebepten. | Open Subtitles | نفس السبب الذي جعلني أخاطر (بحياتي لأخرجك من (إسلام آباد |
Çünkü bu adam İslamabad Havaalanı'nın bir bölümünü.. | Open Subtitles | بسبب هذا الرجلِ فى مطار إسلام آباد. . . . |
İslamabad'daki büyükelçimizle bilgi alışverişinde bulunurdu. | Open Subtitles | أجل، بشكل أساسي لإستخلاص المعلومات من سفارتنا في "إسلام أباد". |
İslamabad'daki gözlemciler, parayla ilgili bir konu olduğunu söylediler. | Open Subtitles | أجهزة المراقبة في "إسلام أباد" قالت أنه كان هناك جدالاً حول المال. |
Onun direkt olarak Islamabad'a yollanacağı söyleniyor. | Open Subtitles | يقال عنه أنه سوف أن تحول مباشرة الى اسلام اباد |
Pazar günü Londra'ya oradan da İslamabad'a geçeceğim. | Open Subtitles | سوف أرحل إلى "لندن" يوم الأحد ومن هناك سأذهب إلى "إسلامباد". |
İslamabad ofisine göre, o saatte yalnızca tek bir uçak havalanmış. | Open Subtitles | حسب فرعنا في إسلام اباد, رحلة واحدة أقلعت في تلك الساعة. |