Hayır. Ama işin iyi yanı kim olduğumu bilmiyordu.. | Open Subtitles | لا. ولكن على الجانب المشرق، انه لا يعرف من أنا. |
Ancak en iyi yanı, çiftçilerin bunu da satın almaya başlamasıydı. | TED | لكن أفضل جزء هو أن المزارعين أيضاً بدأوا في شراء هذا في الواقع. |
Bunun iyi yanı, topların hep aynı seviyede gelmesi. | Open Subtitles | الشيء الجيد حول هذه الكراتِ بأنّهم كُلّ في نفس المستوى، |
Sanırım bu olayın tek iyi yanı bizi birbirimize yakınlaştırmış olması. | Open Subtitles | حسناً أعتقد أن الجانب الجيد الوحيد هو أن هذه الحادثه قربتنا من بعض كشركاء سكن |
En iyi şey hapishanede olmanın tek iyi yanı rahatlık. | Open Subtitles | ،أفضل شيء الحسنة الوحيدة لكونك بالسجن هي الراحة النفسيّة |
Bunun en iyi yanı, konser kulağa hoş gelmiyorsa, bu onların suçu. | TED | الشيء الجيد في هذا، إذا لم يبدُ الحفل جيدًا، فهو خطؤهم. |
Ama iyi yanı şu oldu, hiç içimden gelmese bile nasıl gülebileceğim konusunda çok iyi bir kariyer yaptım. | Open Subtitles | لكن على الجانب المشرق نجحت بمهنتي تماماً لأجل معرفتي كيفية الابتسام حتى عندما لا أريد ذلك |
Evet, daha fazla iş yapıyorum ama iyi yanı ek ödeme almıyorum. | Open Subtitles | نعم، أنه عمل قليل أضافي ،ولكن على الجانب المشرق ليس هناك أجرٌ أضافي |
Ee? Duyguların olmamasının iyi yanı düşmanlarından korkmaman zaten. | Open Subtitles | إذًا، ميزة إخماد المشاعر هي عدم خوفك من أعدائك على الجانب الآخر |
İşimin en iyi yanı... imkansız hayallerin gerçek olması. | Open Subtitles | أفضل جزء في عملي، مشاهدة الأحلام المستحيلة تصبح حقيقة |
Yarı siyah yarı beyaz olmanın en iyi yanı ne biliyor musunuz? | Open Subtitles | تعرفون أفضل جزء عن كونها نصف أسود ونصف أبيض؟ |
Bak,ben insanlara yardım ederim. İşimin en iyi yanı da bu. | Open Subtitles | اسمعي ، أنا أساعد الناس هذا أفضل جزء فيما أفعله |
Festivallerin iyi yanı buraya geldiğiniz zaman istediğiniz her şeyi bulabilmeniz. | Open Subtitles | الشيء الجيد حول المهرجانات هي التي يمكنك أن تجد كل ما تريد. |
Gerçekten birlikte olmamanın iyi yanı ayrılmak zorunda kalmamaktır. | Open Subtitles | الأمر الجيد حول اننا لم نكن في علاقة حقيقية أنه لا حاجة لأن ننهيها |
Bu şeylerin iyi yanı, uydu telefonları gibi takılma sorunları yaşamıyorsun. | Open Subtitles | الشيء الجيد حول هذه الأمور، وانهم مأمن من المشاكل والثغرات تحصل مع هواتف تعمل بالاقمار الصناعية. |
Sanırım bu olayın tek iyi yanı bizi birbirimize yakınlaştırmış olması. | Open Subtitles | حسناً أعتقد أن الجانب الجيد الوحيد هو أن هذه الحادثه قربتنا من بعض كشركاء سكن |
Gözyaşlarının iyi yanı da var. | Open Subtitles | هناك الجانب الجيد للدموع. |
Tek iyi yanı günlük kardiyomu yapmış olmam. | Open Subtitles | "الحسنة الوحيدة هي أنّني أدّيتُ تمارين القلب اللازمة لليوم" |
Kimliğin olmamasının iyi yanı, kimlikli olaylar konusunda endişelenmemiz gerekmiyor. | Open Subtitles | الشيئ الجيد في عدم امتلاكك لها هو انه ليس عليك القلق حول ديونها |
En iyi yanı da yeni elbiseler alabilmem için ek ücret verecekler. | Open Subtitles | والجزء الأفضل أنني أحصل على راتب عمل لأشتري ملابساً جديدة |
İşin en iyi yanı ise, planlı yangınlar kontrolsüz yangınlardan daha az duman çıkarır, | TED | والخبر الجيد هو أن الحريق المسيطر عليه ينتج دخاناً أقل من الحرائق الضخمة |
İyi yanı o farkında olmadan şarabına fıstık koyabildim. | Open Subtitles | وعلي الجانب الإيجابي ، استطعت أن أضع فسدق في نبيذها بدون أن تلاحظ |
İyi yanı bunun bizim doğum günümüz olması 16 yıl önce bugün doğduk. | Open Subtitles | الجزء الجيد هو أنه عيد ميلاد سبعة منا هنا ولدوا في مثل هذه الليلة قبل ستة عشر عاماً |
Ama sanırım bu işin iyi yanı, birlikte zaman geçirebileceğiz gibi görünüyor. | Open Subtitles | لكنني أظن أن الجانب المشرق هو أننا سنتمكن من قضاء بعض الوقت معا |