| Tamam, sadece Köpükler onun suçu değildi. | Open Subtitles | حسناً ، أقول فقط أنها ليست غلطتها الفقاعات |
| Ve bu Köpükler beni çok fena sanki... | Open Subtitles | وهذه الفقاعات... ... تجعلني أشعر بذلك... أشعر... |
| Nöbetler asabiyet, ve yemekte Jeff, ağzının kenarlarında Köpükler görmüş. | Open Subtitles | وتغيرات عديدة وعلى الغذاء جيف لاحظ بعض الرغوة على فمة |
| Ozzie, Köpükler burnumu gıdıklıyor dersen seni boğarım. | Open Subtitles | أوزي ، لو قلت أن الرغوة تدغدغ أنفك سأغرقك |
| Mesela, bir gün babamı banyo zemininde şiddetle sarsılıp ağzından Köpükler saçılırken bulduğumu hatırlıyorum, Aşırı doz yüzünden nöbet geçiriyordu. | TED | أتذكر مثلاً أني وجدت والدي يوماً يرتعش، و رغوة في فمه، ملقى على أرض الحمام. |
| Endüstriyel seviyede gerilim koruyucuları ateşe dayanıklı Köpükler. | Open Subtitles | لدينا صناعه محسنه كاتمات اندفاع رغوة مضادة للحريق |
| Çarşının ortasına yığılıverdi ağzı Köpükler içinde, ses çıkaramaz oldu. | Open Subtitles | لقد سقط أرضاً وخرج الزبد من فمه وفقد القدرة على النطق |
| Köpükler suyu çalkalayarak daha fazla yemeleri için onları teşvik edecek. | Open Subtitles | تهيّج الفقاعات الماء وتشجّعهم للتغذية |
| Köpükler içinde çok sevimli görünüyorsun. | Open Subtitles | تبدوا لطيفا بهذه الفقاعات |
| Köpükler içinde biraz köpük. | Open Subtitles | بعض الفقاعات بالفقاعات |
| - Köpükler suyu kayganlaştırıyor. | Open Subtitles | هذه الفقاعات تجعل الماء لزجاً- لا- |
| Tanrıya şükür Köpükler var. | Open Subtitles | شكرا على الفقاعات |
| Biramdaki Köpükler bile dağılmadı. | Open Subtitles | الرغوة لم تكد تستقر حتى على كوب البيرة خاصتي |
| Ne kadar berbat su modern Köpükler. | Open Subtitles | يالها من مقزّزة هذة الرغوة الحديثة |
| Öyle olsa, su üstüne çıksa bile ağız ve burnunda göze çarpan Köpükler olurdu. | Open Subtitles | فحتى لو كان هذا ما حصل، ومع غمرها في المياه... فستكون هناك كمّية بارزة من الرغوة على أنفه وفمه. |
| Haddini aşan Köpükler onu evinden uzak bir plaja vurana kadar yıkamış, sallamış ve döndürüp durmuş. | Open Subtitles | "أخذ في التقلب والسقوط مع رغوة الأمواج" "حتى جرفته إلى شاطئ بعيداً عن المنزل" |
| Her tarafı kan içindeydi. Ağzından Köpükler saçıyordu. | Open Subtitles | كان يقطر رغوة في الفم. |
| VX'i üzerinde kullandıkları adamın ağzından ve burnundan Köpükler çıktı. | Open Subtitles | خرجت رغوة من فمه وأنفه |
| Fareler her yerini ısırmıştı ve ağzından Köpükler saçıyordu, tamam mı? | Open Subtitles | وكانت تعض كل ما يصل من الفئران المغطاة في الدم يخرج الزبد الان بالتالي ركضت، وصلت لأبي |
| Bunu duyan Ludendorff kriz geçirdi. Ağzından Köpükler çıkarak yere yığıldı. | Open Subtitles | عندما سمع "لودوندورف" ذلك عانى من نوبة وسقط على الأرض وإمتلأ فمه بالرغوة ، |
| İyimserliğin için sağol ama Köpükler saçan ağzından korkunç çığlıklar bekliyorum. | Open Subtitles | أقدر لك تفاؤلك لكنني أتوقع صيحات مرعبة متبوعه بالزبد في فمي |