Bu teknik, hem elastik hem de sağlam bir malzeme oluşturmak için aşırı ısıtılmış ham kauçuğa kükürt ekler. | TED | تضيف هذه التقنية الكبريت للمطاط الخام ذو درجة حرارة عالية جدًا للحصول على مادة تتسم بالمرونة والمتانة معًا. |
Yakıcı ısı, erimiş kükürt dolu lav nehirleri! | Open Subtitles | .. الحرارة الحارقة الأنهار المتوقدة من الكبريت المنصهر |
Sorun, kükürt dioksitin çoğunlukla klorla beraber içme suyana karıştırılması. | Open Subtitles | المشكله أن ثاني أكسيد الكبريت ينتج أثناء المعالجة الماء المضاف له الكلور ، لذلك |
- Söyleyeyim,derimde bir hastalık vardı o zamanlar bana acımı azaltmak için kükürt verirlerdi | Open Subtitles | اوه , لقد زعمت انى مصاب بمرض جلدى احيانا , اطلب كبريت لاخفف الالم |
Bana cerrahı aletler, sıcak su, kükürt ve temiz bezler bulun. | Open Subtitles | سَوف أَحتاجُ أدواتَ الجرّاحِ الماء الساخن ، كبريت وحشوة نظيفة |
İçinde ateş ve kükürt olan eski hikayeler keşke doğru olsaydı diyeceksiniz. | Open Subtitles | سيجعلكم تتمنّون لو أنّ حكايات العهد القديم عن النار والكبريت كانت صحيحة |
Bunun için gerekli olan kükürt de oksijen olmayan ortamlarda kükürt yiyen bakterilerden gelir. | Open Subtitles | و الكبريت لذلك يأن من البكتيريا التي تتغذي على الكبريت عندما لا يكون هناك أكسجين |
Bir ara kükürt bitmişti. | Open Subtitles | حسنًا,لقد كانت هنالك تلك المرة حينما نفذ منا الكبريت. |
İyi. O zaman ateş ve kükürt. Hödüklerin Lordu aranıyor! | Open Subtitles | حسنا النار و الكبريت إذا وُجد زعيم الريفيين |
Şuna bak: demir oksit, kükürt, uranyum, toryum kalsiyum, potasyum ve birazcık silisyum dioksit. | Open Subtitles | ,اكسيد الحديد , الكبريت ,يورانيوم , ثوريوم كالسيوم , بوتاسيوم , اجزاء صغيره من ثاني اكسيد السيلكون |
Tamam, yani kükürt ve bakır sülfüre göre kimyasal bir set ile uyuduğu görünüyor. | Open Subtitles | ,طيب ,اذن الكبريت و كبريتيد النحاس يبدو وكأنه كان نائما مع مجموعه كيميائيه محدده |
Seni kükürt ve ateşten bir göle atmalıyım. | Open Subtitles | يجب علىّ إلقاءك في بحيرة من الكبريت والنار |
Ancak varillerimizdeki kükürt ve odun kömürüne ilave edilince tesiri tam tersidir. | Open Subtitles | ولكن عندما يٌضاف إلي الكبريت والفحم في البراميل فهو أي شئ عدا غير ضاراً |
Benzin atığı olan kükürt elde edebilmek için üretilmektedir --ki bu bana bazen saçma da gelmektedir. | TED | انها تنتج لاستخلاص الكبريت من البنزين -- اعتقد أن هذا مثير الى السخرية الى حد ما. |
Bu yüzden mevcut ağırlıklarda örneğin kükürt oksite bu limittir diyeceğiz. | Open Subtitles | لذلك سنقول بأنه مع الحمولة الحالية من أكسيدات كبريت على سبيل المثال سنقول هذا هو الحد المسموح به. |
St. Lucia'daki zehirli kükürt kaynakları son 4.000 yıldır fokurdayıp duruyor. | Open Subtitles | كبريت سانت لوسيا السامّ يَقْفزُ يُهسهسُ ويَتفقّعُ للسَنَوات الـ4000 الماضية. |
Evet. .02 milimetrenin içinde, siyah asetilen poliizopren, halobütil, sülfür naylon, bakır, kükürt ve çelik partikülleri buldum. | Open Subtitles | ,ـ0.02 ملم لقد وجدت الاستيلين الاسود ,بوليسوبرين,هالوبوتيل ,كبريتيد ,نايلون,نحاس,كبريت وجسيمات صُلبه |
- kükürt kokusu alıyorum Bay Hopkins. | Open Subtitles | أنا رائحة كبريت الخاص، السيد هوبكنز. كما يفعل أولا |
Örneğin, kurşun ve kükürt atomlarından oluşan kübik yapıdaki galenit. | TED | الجالينا على سبيل المثال، التي لديها بنية مكعب مكونة من ذرات الرصاص والكبريت. |
Ölümsüzlügümü göz önüne alirsak ateS ve kükürt arasinda bayagi beklemek zorunda kalacaksin. | Open Subtitles | أمامك انتظار طويل في عذاب وشقاء |
- Evet, kükürt. | Open Subtitles | حقاً، صخور كبريتية |
Bu sanki kükürt kaplı, nikotin sarısı... çürümüş bir ciğeri iştahla yemek gibi. | Open Subtitles | كان الأمر مثل الدخول في رِئة رِئة مبقعة بالكبريت و النيكوتين صفراء منفوخة |
- Bu kükürt. | Open Subtitles | إنها الصخور الكبريتية |