On yedi Sürdürebilir kalkınma Amacı'ndan dokuzunun olumlu yönde etkilenmesine sebebiyet veriyor böylece. | TED | يساعد في التأثير إيجابياً على 9 من أصل 17 من أهداف التنمية المستدامة. |
Bu arada, bunlar bizim BM'deki ilk kalkınma hedeflerimizin arasındadır. | TED | وبالمناسبة، هم أهداف التنمية المستدامة من الأمم المتحدة. |
Şimdi tabi ki de modern sektör... ...birçok kalkınma yardımı ve kaynağının gittiği yer. | TED | الآن فان القطاع الحديث ، بطبيعة الحال ، هو الذي يستقطب الكثير من مساعدات التنمية وموارد دخل. |
Ama siz yolsuzlukların ortaya çıkardığı problemlerle ilgilenmezseniz, bunu kim yapacak. Siz, kalkınma ve gelişme için | TED | لكن لو انكم لم تا خذوا مشا كل ا لفساد بعين الاعتبار خلال تفكيركم ، من سيفعل ؟ ابقوا بعيدين عن تطوير |
B.M. sisteminde kalkınma ve tarım sorunları üzerinde çalıştım. | TED | عملت على قضايا التطوير والزراعة في نظام الأمم المتحدة. |
Ben bir sürü eyalet ekonomisi kalkınma ajansı idarecileriyle bu meseleleri görüştüm, bir sürü idareciyle. | TED | وقد تحدثت للكثير من موجهي وكالات التنمية الاقتصادية في الولايات عن هذا الموضوع والكثير من المشرعين بهذا الخصوص. |
Yani burda eyaletlerde politikaya yön verenlere ekonomik kalkınma bakımından konuyla ilgili temel fayda mevcuttur. | TED | إذاً فهذه هي المنفعة الرئيسية التي تهم صناع سياسة الولاية على صعيد التنمية الاقتصادية. |
2015 yılında, BM sürdürülebilir kalkınma amaçlarını kabul etti. | TED | في عام 2015، اعتمدت الأمم المتحدة أهداف التنمية المستدامة. |
Hâlâ siz ve ben, Washington'daki meslektaşlarım, durmadan kalkınma yardımı hakkında tartışıp görüşüyoruz. Fakat işçi dövizlerini bozukluklar diye görmezden geliyoruz. | TED | ومع ذلك، أنا وأنتم والزملاء في واشنطن ندخل في جدل طويل ونتناقش حول مساعدات التنمية بينما نتجاهل أهمية الحوالات النقدية لصغرها |
kalkınma topluluğu, işçi dövizi gönderme maliyetinin yüzde 8'den yüzde 1'e düşürmesini amaçlamalı. | TED | يجب أن تسعى منظمة التنمية لتخفيض تكاليف الحوالات المالية من 8 إلى 1 بالمئة |
Konunun ciddiyetini Afrika ülkelerinde kalkınma ve insan hakları konusunda çalışmaya başladığımda anladım. | TED | و في وقت لاحق بدأت العمل في البلدان الأفريقية في قضايا التنمية وحقوق الإنسان. |
Bu yıl iki büyük zirve yapılacak. İlki, Eylül ayında New York'ta yapılacak olan Sürdürülebilir kalkınma Hedefleri Zirvesi. | TED | سيكون هناك قمتين كبيرة هذا العام: أول واحدة، في سبتمبر في نيويورك، هو قمة لأهداف التنمية المستدامة. |
Ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri tüm ülkeler için 1 Ocak 2016 tarihinde uygulanmaya başlanacak. | TED | وأهداف التنمية المستدامة ستدخل حيز التنفيذ بالنسبة لجميع البلدان في 1 يناير 2016. |
Bu konuda elimizde kriterlerin, amaçların gereken kalkınma işbirliği önceliklerinin bir incelemesi var. | TED | وهنا لدينا تلخيص أساسي للمعايير والأهداف، وأولويات التنمية المشتركة المطلوبة. |
Bu şiddet sarmalını, özellikle kadınlar hesaba katılarak, eğitim, yasaların güçlendirilmesi ve ekonomik kalkınma yolunda yapılacak yatırımlarla bozmak mümkün. | TED | من الممكن تعطيل دوامة العنف تلك عن طريق الإستثمار في التعليم، وفي تعزيز قبضة القانون وفي التنمية الاقتصادية بخاصة للنساء. |
Kendimize bazı zor sorular sormamız gerek: 2030 yılına kadar Sürdürülebilir kalkınma Hedefleri'ni başarma şansımız var mı? | TED | أعتقد علينا أن نسأل أنفسنا بعض الأسئلة الصعبة: هل لدينا أي فرصة لتحقيق أهداف التنمية المستدامة بحلول عام 2030؟ |
Bunun sonucu olarak kalkınma Müdürlüğü'nden kalkınma Müdürü Yardımcılığı'na alındı. | Open Subtitles | ونتيجة لذلك خسر منصبه كمدير للتطوير إلى مجرد رئيس معمل تطوير |
Yaklaşık 10 yıl önce, İsveçli lisans öğrencilerine küresel kalkınma dersi vermeyi kabul etmiştim. Bu, yaklaşık 20 yıl boyunca | TED | منذ 10 سنوات، استلمت مهمة تدريس التطوير العالمي لطلاب سويديين في مرحلة ما قبل التخرج. |
İlginç şeylerden biri, benim özel alanım, aslında geleceğin kalkınma hedefleri hakkında görüşmek. | Open Subtitles | إحدى الأشياءِ المثيرةِ، موضوعي المعيّن، في الحقيقة سيدور حول أهدافِ تطويرِ الألفية الجديدة |
En çok ihmal edilen Milenyum kalkınma Hedefi. | TED | هو أكثر هدف خارج عن المسار للتنمية البشرية. |
Ki ben çok severim çünkü ortada bir süreklilik olduğunu gösteren Sivil Savaş'tan sonra yapılan ilk kalkınma planıyla bağlantı kuruyor. | Open Subtitles | وأنا حقا أحب لأنه يربطها إعادة إعمار الأولى بعد الحرب الأهلية لاظهار ان هناك سلسلة متصلة، |
Fakat ben ücretsiz, kaliteli eğitim, uygun fiyatlı, yüksek kaliteli sağlık hizmetleri, gıda güvenliği aracılığıyla iş gücü gelişimine yatırım yapan bir ülkenin ulusal kalkınma programını hızlandıracağını savundum. | TED | لكن قمت بحملة أن الأمة التي تستثمر في تنمية الرأسمال البشري عن طريق التعليم النوعي المجاني، وخدمات رعاية صحية بأسعار معقولة وعالية الجودة والأمن الغذائي سيسّرع برنامجها التنموي الوطني. |