Romalı askerlerin saygısını kazanmak isteyen imparatorun yetenekli bir savaşçı olduğunu kanıtlaması gerekiyordu. | Open Subtitles | و لاكتساب احترام القوات الرومانية ينبغي على الامبراطور أن يثبت جدارته كمحارب بارع |
Bu görev için en doğru adam olduğunu kanıtlaması gerekiyordu. | Open Subtitles | كان ينبغي عليه أن يثبت جدارته كالرجل المناسب لهذا المنصب |
Bir adamın yalnızca kendine kanıtlaması gereken şeyler vardır, bir başkasına değil. | Open Subtitles | هناك بعض الأشياء للرجل يجب أَن يثبت لنفسه لوحده، ليس لأي شخص آخر |
Özgürlük Savaşçıları'na para yardımının arttırılması için oy vermek Kuzey-Doğu'lu bir Liberal'in kararlı olduğunu kanıtlaması için tek yoldur. | Open Subtitles | التصويت لزيادة المال المخصص لمقاتلي الحرية، هي الطريقة الوحيدة لتحرري من الشمال الشرقي ليثبت أنه جدي |
İnsanoğlunun kendini kanıtlaması için savaşa ve kan dökmeye ihtiyacı yok. | Open Subtitles | أقر أن البشر لا يحتاجون للحروب وسفك الدماء لإثبات أنفسهم |
"Rahatsızlık veren koça kendini kanıtlaması için" bir şans daha verilmelidir. | Open Subtitles | يجب اعطاء المدرب المذنب فرصه لاثبات حسن نواياه |
Kendisiyle ilgili ya da kendine bir şeyi ya da aksini kanıtlaması gereken bir şeyi yok. | Open Subtitles | و لا يوجد لديه شيء ليثبته أو لينفيه عن نفسه أو لنفسه |
Dubois'ya birinci raund da değerli bir rakip olduğunu kanıtlaması için bir şans verilecek. | Open Subtitles | سوف يُمنح ديبوا الفرصة كى يثبت أنه مقاتل يستحق، فى الجولة الأولى |
Bunu düşünmeden önce, kendisini kanıtlaması gerektiğini belirttim. | Open Subtitles | ثم أضطر إلى أن يثبت نفسه قبل أن أتدارس المسألة معه |
Aynı bacak ağrısının Wegener sendromu olmadığını kanıtlaması gibi. | Open Subtitles | تماماً كما يثبت ألم الساق أنّه ليس ورم فاغنر |
Dubois'ya birinci raund da değerli bir rakip olduğunu kanıtlaması için bir şans verilecek. | Open Subtitles | سوف يُمنح ديبوا الفرصة كى يثبت أنه مقاتل يستحق، فى الجولة الأولى |
Dövüş kulübü, şüphelinin kendini kanıtlaması için mükemmel bir ortam. | Open Subtitles | ناد للقتال سيكون مكانا مثاليا للجانٍ كي يثبت نفسه |
Kendini her zaman kanıtlaması gereken kişi bendim. Kanıtladım da. | Open Subtitles | إنني من كان عليه دائماً أن يثبت نفسه وأعتقد من أنني فعلت |
İhmal sonucu ölüme sebebiyet verme suçunun ileri sürülebilmesi için davacının onun kişisel bilgilerini... kasıtlı biçimde ifşa ettiğini kanıtlaması lazım. | Open Subtitles | لكي يتم قبول دعوى الوفاة غير الشرعية على المدعي أن يثبت بأنك سربت المعلومات عن قصد |
"Hayır, kendini kanıtlaması için ona bir şans vereceğiz." dediler. | Open Subtitles | لكن دائماً يقولون .. لا لا .. دعه يثبت نفسه وها هى فرصتك .. |
Kadın, adama sıkıcı biri olmadığını kanıtlaması için bir şans daha veriyor. | Open Subtitles | و هي تمنحه فرصه اخيره ليثبت لها انه ليس ممل |
Değerini kanıtlaması için ona şans vereceğim. | Open Subtitles | جهزه مع السوري سوف أعطيه فرصة ليثبت أنه يستحقها |
Kendini sana kanıtlaması için ne yapması gerek daha? | Open Subtitles | ما الذى يجب على الرجل فعله ليثبت نفسه لكِ؟ |
John'un hikâyesinin doğruluğunu bize kanıtlaması, kesinlikle mümkün değil. | Open Subtitles | ليس هناك وسيلة في العالم لإثبات قصة، جون |
Bunu kanıtlaması için ona şans vermek yerine bir savaş başlattın ona karşı. | Open Subtitles | وبدلاً من ان تعطيه فرصة لإثبات ذلك بدأت حرباً كاملة |
Ve onun ruhuna adına ne dersen artık bunu kanıtlaması için bir şans tanımalıyım. | Open Subtitles | و عليّ أن أمنح روحه أيًا يكن ما أردت أن تدعوها فرصةً لإثبات بأنه على حقٍ |
Kaptanın bugün kanıtlaması gereken bir görevi var gibi görünüyordu. | Open Subtitles | يبدو أن القبطان في مُهمة لاثبات شيءٍ ما اليوم |
Zorunda değildi. Hiçbir şey kanıtlaması gerekmiyordu. | Open Subtitles | لم يكن عليه فعل ذلك ليس لدى "جوي" أي شيء ليثبته |
Evet ama dediğin gibi, kanıtlaması gereken çok çok şeyi var, anlıyor musun? | Open Subtitles | نعم, حسناً, كما قلت أمامها الكثير لتثبته, أتعلمين؟ |