| Senden çok kaybedecek şeyim var. - Peki gergin görünüyor muyum? | Open Subtitles | .فأنا لديَّ أكثر منك قد أخسره وهل أنا منزعج من هذا؟ |
| Leslie kaybedecek! Otomobiliniz kaybedecek! Ben kazanacağım! | Open Subtitles | ليزلى سيخسر و كذلك سيارتكم أما أنا سوف أفوز |
| Bu kadar güzel bir bayanı öpemem. kaybedecek tek bir kalbim var. | Open Subtitles | أنا لا أجرؤ على تقبيل سيده بهذا الجمال لدى قلب واحد لأخسره |
| kaybedecek bir şeyin kalmadığında içine nasıl huzur doluyor bilemezsin. | Open Subtitles | انت تشعر بالهدوء . عندما لا يكون هناك شيئا لتخسره |
| Acele edin. Sadece gerekli şeyleri alın. kaybedecek vaktimiz yok. | Open Subtitles | أسرعوا، خذوا فقط ما هو ضروري ليس لدينا وقت لنضيعه |
| kaybedecek bir şeyiniz kalmadığında ölümden korkmazsınız. | Open Subtitles | عندما لا يبقى لك شيء تخسره لن تخاف الموت |
| Buradan çıkınca ailesini kaybedecek birlikte çalıştığı insanları kendisinden uzaklaştıracak. | Open Subtitles | حين يخرج من هنا، سيفقد عائلته وينفّر من يعمل معهم |
| Bölgesini kontrol edebilecek kadar sert ama kaybedecek bir şeyleri olan biri. | Open Subtitles | هو عنيف بما فيه الكفاية للسيطره على ارضه لكن لديه شيء يخسره |
| Şimdi de onu kurtarmamız lazım yoksa bacağının altını kaybedecek. | Open Subtitles | و الان هي من علينا إنقاذها أو ستخسر ساقها السفلى |
| Hayatın her yerinde pislik vardı. kaybedecek bir şeyim yoktu. | Open Subtitles | لقد أدارت لي الحياة ظهرها ولم يكن لدي ما أخسره |
| Kaybetmem çünkü hayatım dahil kaybedecek bir şeyim yok. | Open Subtitles | انا لا أخسر لأنه ليس لدى ما أخسره بما فى ذلك حياتى هل اتفقنا ؟ |
| Birimiz kaybedecek, şikayet etmek yok. | Open Subtitles | اسمعوا ، واحد منّا سيخسر بدون أي اعتراضات ، صحيح ؟ |
| Öyle iyi oynayacağız ki Düşman kaybedecek | Open Subtitles | عظيمة جداً سَتَكُونُ مسرحيّتَنا العدو سيخسر |
| kaybedecek bir şeyim yok. Senin kaybedecek çok şeyin var. | Open Subtitles | ليس لدي أي شئ لأخسره وأنت لديك كل شئ لتخسره |
| Kariyerimde dibe vurdum ve 2011'den beri kaybedecek hiçbir şeyim yok. | Open Subtitles | أنا في قاع الأعمال و ليس لدي شىء لأخسره منذ 2011. |
| Senin gibi ayaktakımı korkusuz olabiliyor çünkü kaybedecek hiçbir şeyin yok. | Open Subtitles | لان ليس لديك شئ لتخسره لكن ليس أنا لدي حياه بنيتها |
| Acele et. kaybedecek zaman yok. Şu anda o katta kimse yok. | Open Subtitles | .أسرع، ليس هُناك وقت لنضيعه .لا يوجد أي أحد في الطابق الآن |
| Yaşlı olmanın iyi tarafı, kaybedecek pek az şeyinin olması. | Open Subtitles | الشيء الجيد كونك عجوزا انه هناك القليل مما تخسره |
| O sırada, bir dost, bir dostunun çekicini kaybedecek ve gençler, babalarından kalan ve babalarının bir gece evvel saat sekiz gibi oraya koyduğu eşyaların yerini bilmeyecek. | Open Subtitles | في تلك الأوقات, سيفقد الصديق مطرقة صديقه ولن يعرف الصغار أين أغراض أبائهم |
| kaybedecek bir şeyi olmadığını bilen; ancak korkmayan biri. | Open Subtitles | شخص يعلم انه ليس لديه شئ يخسره ومع ذلك لا يخاف |
| Joan... 100 binlerce dolar kaybedeceğim ama Bette de kaybedecek. | Open Subtitles | جون سأخسر مئات الألوف من الدولارات لكن بيتي ستخسر معي |
| O evde yaşan insanlar içinde, en fazla kaybedecek şeyi olan sendin. | Open Subtitles | من بين جميع الناس في الدار أنت الشخص الذي سوف يخسر الكثير |
| Taşıyabileceğin bir unvan değil. onun kaybedecek, seni kazanacak bir şeyiniz yok. | Open Subtitles | هل انت بريطانيا ليس لها ما تخسر و ليس لك ما تربحينه |
| Yetişkinlerle ailesi olan ve kaybedecek bir şeyi olan insanlarla iş yapmayı severim. | Open Subtitles | أني أحب البالغين أنني أعمل مع رجال متزوجين وعائليين رجال لديهم شيئا ليخسروه |
| Şimdi, 50 mil işareti civarında, 3 numaralı araba vitesini kaybedecek. | Open Subtitles | عند علامة الخمسين ميلا تقريبا ستفقد السيارة رقم 3 موصل حركتها |
| Sadece birşey kesin kaybedecek birşey yok korkacak birşey yok | Open Subtitles | لاشيء واحد فقط واضح لا شىء نخسره لا داعى للخوف |
| Gül tarhımı boyadığı için kırmızı kaybedecek biri kellesini. | Open Subtitles | من يلون ورودي بالأحمر أحدهم سوف يفقد رأسه |