Umut ki bizim, yani Aaron’un arkadaşlarının, onun bu duygusunu kaybetmesine izin vererek başarısızlığa uğrattığımız tek şey. | TED | والأمل هو الشئ الوحيد بالنسبة لنا، أصدقاء آرون، الذي خذلناه فيه،لأننا تركناه يفقد ذلك الشعور بالأمل. |
Bir ispatında bir domuzun sinirlerinden birini bağlayarak domuzun sesini kaybetmesine neden oldu. | TED | في أحد العروض، تمكن من جعل خنزير يفقد صوته بربط أحد أعصابه. |
Bazen senin haksız olduğunu düşünüyor... ve seni çok fazla sevmesi kendine hakimiyetini kaybetmesine sebep oluyor. | Open Subtitles | ولأنّه يحبّكِ كثيرا، فإنه يميل الى ان يفقد أعصابه |
Herhangi bir kayış, yedi yıldır beklediği şeyi kaybetmesine yol açacak. | Open Subtitles | أيُّ هفوة الآن , وسوف يخسر ما كان ينتظره لسبع سنين. |
Bu yüzden sahip olduğunu hiç bilmediği en büyük hediyeyi kaybetmesine izin veremem. | Open Subtitles | ولهذا فأنني لن ادع رايلي يخسر افضل نعمة يعرف انه حصل عليها |
Hiçbirimizin ne adam kaybetmesine ne de zayıflamasına gerek yok. | Open Subtitles | لا أحد منا بحاجة لخسارة أي رجل ولا أي منا يريد أن يغدو ضعيفاً |
Dolar'ın Yen karşısında değer kaybetmesine neden olabilirsin. | Open Subtitles | أنت سَتَكُونُين خطر على الدولار مقابل الـ (ين)؟ |
Bilgi mührü, birinin aklını kaybetmesine sebep olacak kadar teknolojik değildir. | Open Subtitles | أن كبسولة المعلومات هو تكنولوجيا بدائية. انها ليست كافيه لجعل رجل يفقد عقله. |
Ve Irak gazisi ellerini kaybetmesine rağmen hissetme yeteneğini kaybetmedi. | Open Subtitles | وعلى الرغم أنا ذلك المحارب في العراق فقد يديه لم يفقد قدرته في الشعور |
Korkarım ki bu durum efendinizin benimkinin dostluğunu kaybetmesine yol açabilir. | Open Subtitles | وأخشى أنه قد يفقد سيدك صداقته مع سيدي الآن ، أنا جائع |
2008 yılında çıkan global ekonomik kriz on milyonlarca insanın tasarruflarını, işlerini ve evlerini kaybetmesine neden oldu. | Open Subtitles | لقد تسببت الأزمة الاقتصادية العالمية فى أن يفقد عشرات الملايين من البشر مدخراتهم و أعمالهم و منازلهم |
Sonuç, dünyaya trilyonlarca dolara 30 milyon kişinin işini kaybetmesine Birleşik Devletler'in borcunun iki katına çıkmasına yol açan global bir ekonomik durgunluktu. | Open Subtitles | كلف العالم عشرات التيريليوانت من الدولارات مما تسبب فى أن يفقد 30 مليون إنسان عملهم و ضاعف الدين القومى فى أمريكا |
Bence bir şeyler yapmayı deniyor ama attığı her adımda bir şey onu sinirlendirip kendini kaybetmesine sebep oluyor. | Open Subtitles | أعتقد إنّه يحاول لكن كلّ خطوة يتخذها، أمرٌ ما يجعله يفقد هدوئه و يتذمر لوحده |
Çocuk bugün babasını kaybetti. Annesini de kaybetmesine izin vermem. | Open Subtitles | فقد ذلك الفتى والده اليوم و لن أدعه يفقد والدته أيضاً |
Noah, kontrolünü kaybetmesine neden olacak hiçbir şeyi sevmezdi. | Open Subtitles | نوا لا يحب أى شئ يجعله يشعر بأنه يفقد السيطره |
- Sanırım siz olmalısınız. - Kimsenin kazanmasına ya da kaybetmesine gerek yok. | Open Subtitles | ــ أعتقد بأنه يجب أن يكون أنت ــ ليس على أحد أن يفوز أو يخسر |
Kötü benzetme. Kimsenin başını kaybetmesine gerek yok, tamam mı? | Open Subtitles | مقارنة سيئة اقصد لا احد عليه ان يخسر رأساً ، حسنا ؟ |
Henry'nin daha fazla kaybetmesine lüzum yok. | Open Subtitles | لا يجب أن يخسر أكثر. إنّه محبط يا سيّدتي العمدة. |
Eğer... ameliyat edersen lisanını ve görme yetisini tamamen kaybetmesine yol açacak hafızasını mahvedebilirsin. | Open Subtitles | اذا عملت العملية, من الممكن ان يخسر النطق بالكلام, |
- O ne demek şimdi? Patronunun epey para kaybetmesine sebep oldun. | Open Subtitles | لقد قمت بجعل الموزع يخسر الكثير من المال |
Onun yüzünden, Malefiz'in çocuğunu kaybetmesine neden olan yola girdik. | Open Subtitles | بسببه سلكنا درباً أدّى لخسارة ابنة (ماليفسنت) |
Dolar'ın Yen karşısında değer kaybetmesine neden olabilirsin. | Open Subtitles | أنت سَتَكُونُين خطر على الدولار مقابل الـ (ين)؟ |