| bizler çok ilkeliz, bizler gezegenimizdeki enerji kaynaklarını kontrol edemiyoruz. | Open Subtitles | نحن بدائيين جدا، فلا نسيطر حتى على موارد طاقة كوكبنا |
| Tipik STK'lar devreye girdiğinde sadece uzmanlıklarını değil, ayrıca ek kaynaklarını da getirirler. | TED | ما يحدث هو أنه عندما يتعلق الأمر بمنظمة نموذجية غير حكومية، فإنها لا تجلب خبراتها فقط لكنها تجلب أيضاً موارد إضافية. |
| Kısa bir şekilde o güzel manzaraların manyetik çekimini, ve estetik zevkin önemli kaynaklarını düşünün. | TED | تأمل للحظه في مصدر مهم من المتعة الجمالية الجذب المغناطيسي للمناظر الطبيعية الجميلة |
| Ulusal kaynaklarını halka veren bir Marksist'e daha ihtiyacınız yok, değil mi? | Open Subtitles | أنت لا تريد ماركسياً آخر يهب الموارد القومية للشعب ، أليس كذلك؟ |
| Müttefikler'in gerekli kaynaklarını harcayıp Khasinau'yu öldürülüp öldürülmemesine karar verilecek. | Open Subtitles | لكى يقرروا ما اذا كان التحالف يريد استخدام المصادر لقتله |
| Ama teknolojinin hükûmetin muhabirlerin haklarını ihlal etmesine izin verdiği gibi basın da teknolojiyi kullanarak kaynaklarını hiç olmadığı kadar iyi koruyabilir. | TED | ولكن مثلما سمحت التكنولوجيا للحكومة بالتحايل على حقوق المراسلين، يمكن للصحافة استخدام التكنولوجيا أيضاً لحماية مصادرها وحتى بطرق أفضل من ذي قبل. |
| Ve ek büyümeyi desteklemek için gereken fotosentez olmadan ağaç bunun yerine kaynaklarını mevcut dallara çevirir. | TED | وبدون التركيب الضوئي الضروري لدعم المزيد من النمو، تحول الشجرة مواردها إلى الفروع الموجودة بالفعل بدلًا من ذلك. |
| Bölge Başsavcısı Ofisi adaleti tecelli ettirmek için bütün kaynaklarını kullanıyor. | Open Subtitles | مكتب المدعي العام يسعى بكل مصادره ليضمن بأن العدالة ستحقق |
| İyi donanımlılar, iyi organize olmuşlar kızıl gökyüzünün üstündeler, bu da demek oluyor ki onların kaynaklarını, ne bildiklerini bulmak zorundayız. | Open Subtitles | فهم مُجهّزون جيّداً، و مُنظّمون. وهم يشكّون بأمر السماء الحمراء. و هذا يعني أنّنا يجب أن نجدَ مصادرهم و ما يعرفونه. |
| Bu fonların kullanım kaynaklarını kontrol etmeli ve inanç temelli organizasyonlarda aşırılıkları önlemeliyiz. | TED | علينا التحقق من مصادر استخدام هذه الأموال وضبط التجاوزات من قبل مؤسـساتنا الدينية. |
| Eğer su kaynaklarını temizleyerek virulansı azaltmaya yönelik evrimleşmeye neden olursanız antibiyotik direncinde de evrimsel bir azalma elde etmeniz mümkün olur. | TED | إذا تمكنت من عمل تقليل تدريجى فى الفعوة عن طريق تطهير موارد المياه, فينبغى أن يحدث تقليل تدريجى فى مقاومة المضاد الحيوى. |
| Aynı zamanda Batı toplumlarının kaynaklarını ve şevklerini de yok ediyor. | TED | و استنزاف ايضا موارد و معنويات المجتمعات الغربية |
| Mesela Amerika dünya kaynaklarını nasıl sömürüyor, SUV'lar iğrenç.. | Open Subtitles | عن أمريكا التي تستهلك موارد العالم وسيارات التجهيزات الرياضية السيئة |
| Ve onun uzaysal modülasyonu -- bunlar teknik terimler, o yüzden detaya girmeyeceğim ancak işte böyle ışık kaynaklarını veri transferi için uygun hale getirdik. | TED | و هي تعديل خاص هذه فقط العبارات التقنية ,انا لن اخوض في التفاصيل لكن هكذا أستخدمنا مصدر الضوء ذاك لبث البيانات |
| Biz de bölgedeki kolay erişilir biyokütle kaynaklarını belirledik. | TED | قمنا بايجاد مصدر الكتل العضوية المحلية. |
| Bu üç sistem ortak noktada buluşuyorlar, insanlara yaşam tarzlarından ya da kıymet verdikleri kişisel özgürlüklerinden vazgeçmeden kaynaklarını kullanma izni veriyorlar. | TED | هذه الأنظمة الثلاثة معا، لتسمح للناس بتشارك الموارد دون التضحية بأنماط حياتهم، أو حرياتهم الشخصية العزيزة. |
| O kadar meşgulüm ki, İnsan kaynaklarını gidip hastane görevlisi olarak ne kadar iğrenç, tacizci bir yaratık çalıştırdıklarını söyleyemeyeceğim. | Open Subtitles | مشغولة جدا في الحقيقة بحيث انه ليس لدي وقت كي اذهب الى وكالة المصادر البشرية واخبرهم اي مختلين ومثيرين للاشمئزاز |
| Peki, anneler neden sütleri için kaynaklarını kullanıp bebeklerin işine yaramayacak bir şeyler sentezleyerek sütlerine koyar ki? | TED | لذا كيف يمكن للأمهات تركيب شيء ما كحليب الثدي، تستخدم مصادرها لصنع شيء ما هناك لا يمكن للرضيع أن يستعمله؟ |
| kaynaklarını eğitime, eko turizme ve ormanlarını korumak için ayırmayı tercih etti. | Open Subtitles | واستخدام مواردها في خدمة التعليم والسياحة وفي حماية غاباتها العذراء |
| Bölge Başsavcısı Ofisi adaleti tecelli ettirmek için tüm kaynaklarını kullanıyor. | Open Subtitles | مكتب المدعي العام يسعى بكل مصادره ليضمن بأن العدالة ستحقق |
| Ve 140.000 üyemiz, 937.000'den fazla çocuğu ilkokul ve ortaokula gönderebilmek ve destekleyebilmek için kendi kaynaklarını kullanarak yatırım yaptılar. | TED | وأعضائنا الـ 140,000، استثمروا في مصادرهم الخاصة لدعم وإرسال أكثر من 937,000 طفل إلى المدرسة الابتدائية والثانوية. |
| Dünya dışı diğer DHD'lerin güç kaynaklarını karşılaştıran bir test yaptık. | Open Subtitles | أجرينا عدد من المقارنات على مصادر طاقة لأجهزة اتصال خارج العالم |
| Sovyetler, fabrikalara ve ofislere giden elektrik kaynaklarını kestiler. | Open Subtitles | قطع السوفيت إمدادات الكهرباء للمصانع والمكاتب |
| Şaibeli kaynaklarını ve aç gözlü dullarını bir kenara bırakıp... bir defacık olsun gerçek bir davaya bakman için bir fırsat bu. | Open Subtitles | هذه هي فرصتك لتنحي جانبا مصادرك المشبوهة ومطلقاتك الشرهات وصفقات الأزقة وتقوم بعمل محاماة حقيقي لمرة واحدة |
| Esaret ve hapishaneler var olduğundan beri sevdiklerini oralardan kurtarmak için tüm kaynaklarını seferber ediyorlar. | TED | لقد قاموا معًا بتجميع مواردهم لشراء حرية أحبائهم. طالما وُجدت العبودية وزنزانات السجون. |
| Kendisine, doğal gaz kaynaklarını şirketimize kiralayarak önemli miktarda para kazanma şansını elde edebileceğini söyleyecektim. | Open Subtitles | اريد ان أتحدث معها عن فرصة مثيرة لبيع حقوق مخزون الغاز الطبييعي الذي على مايبدوا كمية جوهرية من المال |
| Fakat kaynaklarını açıklamak yerine, ...gerçekleşmesine izin verecekler, uçak patlayacak. | Open Subtitles | لكن بدلاً من أن يكشفوا مصدرهم سيقومون بجعله يحدث، الطائرة ستنفجر |
| Büronun kaynaklarını teröristleri izlemek için kullanması gerektiğini sanıyordum, ...ikinci balayılarına çıkan memur çiftleri değil. | Open Subtitles | من المفترض أن يستخدم المكتب موارده لتعقب الإرهابيين وليس موظفين مدنيين في شهر عسلهم الثاني |