Buğday çimi, bitki tohumu, keten tohumu yağı, protein tozu. | Open Subtitles | قمح و سيليوم و زيت حب الكتان و مسحوق البروتين |
Yumuşak bir kokusu vardı. Bilirsiniz sanki biraz keten tohumu yağı kokusunu andırıyordu. | TED | كان لها اريج لطيف ورائحة تشبه رائحة زيت الكتان نوعا ما |
İnce keten ve zırh, onların defnedilme kıyafetleri olacak. | Open Subtitles | أجود أنواع الكتان والدروع الحديدية سوف تكون ملابس دفنهم. |
ketendi kaliteli keten. | Open Subtitles | كانت ملابسه من الكتّان من الكتّان الفاخر |
Kağıdın dörtte üçü pamuk, dörtte biri keten. | Open Subtitles | أظن ذلك الورق ثلاث أرباعه قطن وربعه كتان |
Kendi çiftliği vardı. keten yetiştireceğim derken battı. | Open Subtitles | كان لديه محله الشّخصي، أفلس عندما حاول الاستحواذ على الكتان |
70 gün boyunca kralın cesedini tuzlar ve merhemlerle kurutmaya ve korumaya çalıştılar ardından onu koruyucu mücevherler, tılsımlar ve muskalarla dolu yüzlerce metre uzunluğundaki keten kumaşa sardılar. | Open Subtitles | قاموا بتجفيف جسده الملكي ،لمدة سبعين يوماً باستخدام الأملاح والزيوت المقدسة ثم قاموا بلف جسده بمئات الأمتار من الكتان |
Hayır, aynı değil. bu bir keten, ve bu da bir ıslatılmış keten. | Open Subtitles | لا على الإطلاق. هذا من الكتان وهذا للكتابات الرقيقه |
keten sarma, merakla hava geçirmez olsa , bir el örgü ile daha tutarlı bir iplik sayısı olması görünüyor. | Open Subtitles | و التغليف الكتان على الرغم من إحكامه بشدة ويبدو أن وجود عدد الصفحات أكثر اتساقا مع نسج اليد. |
Balkanlılar keten tohumu süzücü özel bir hastalık direncine sahipler, bu da bizim anakaradaki mahsûllerimizi ikiye katlayacak. | Open Subtitles | يمتلك البيلكانيون نوعا معينا من بزور الكتان المقاومة لللأمراض ويمكنها أن تضاعف محصولنا على البر الرئيسى. |
Tarihe uygun olarak hazırladığım keten iç çamaşırını. | Open Subtitles | صممت ملابس داخلية مدققة تاريخيا ومصنوعة من الكتان |
Tarihsel olarak keten iple tutturulmuş deri bir kese olurdu. | Open Subtitles | تاريخياً، ذلك سيكون كيساً جلدياً معقود معاً بخيوط الكتان. |
Muz ve keten yağlı protein içeceğimi içerim. | Open Subtitles | اتناول مشروب البروتين مع الموز وزيت بذرة الكتان |
Sesin kesiliyor. Balmumu ve beyazlatılmış keten tohumu yağı buldum, hem onbaşı Lozada'nın vücudunda, hem de... | Open Subtitles | لقد وجدت آثار من شمع العسل و مبيض زيت بذر الكتان |
Gerçek bir yatağa, iyi bir diyete biraz keten tohumu yağına, hatta biraz pilatese ihtiyacın var. | Open Subtitles | تحتاج سريراَ حقيقياَ حمية ريجيم حقيقية بعض زيوت الكتان وربما تمارين الإطالة |
açık renk ahşap ve keten kumaş kaplamalı bir kanepe düşünüyoruz. | Open Subtitles | نفكر ببعض الخشب الأملس أريكة من الكتان المحشو بكثرة |
keten tohumu yağı akçaağaç mobilyalarda çok iyi iş görür. | Open Subtitles | زيت بذر الكتان يعمل الافضل على الأثاث القيقب |
Ve Gary, çocuklar istediği kadar alabilir çünkü muhteviyatında yulaf unu ve keten tohumu var, ayrıca elma püresiyle tatlandırılmışlar. | Open Subtitles | غاري ، بإمكان الأولاد تناول قدر مايريدان منها لأنها مصنوعة من دقيق الشوفان وبذور الكتّان ومحلاة بصلصة التفاح |
keten tohumu dedin beni mest ettin, ...şimdi gerçekten benim dilimden konuştun işte. | Open Subtitles | ويعجبني ماتقولينه عن بذور الكتّان أنتِ تتحدثين بأسلوبي في ذلك الأمر |
Ressam şuda çözülen keten tohumu yağlı Altın Varak eklemiş.. | Open Subtitles | أضافَ الفنانُ زيتَ كتان مَغْسُولَ بماءَ مرَبوطَ بورقةِ الذهب |
keten var, çorap yok. | Open Subtitles | كتان و بدون جوارب، ليس هناك تعقيد |
Chino gömlek ve keten Oxford pantolon. Dolabın dibinde buldum. | Open Subtitles | قطن أكسفورد محافظ وجدتهم في مؤخرة خزانتك |
Yazlık keten takım rahat ama klasik. | Open Subtitles | ...حلّة الكَتَّان عادي لكن كلاسيكي |
Fakat gördüm ki... büyük koridorun sonunda büyük, yumuşacık keten çarşaflı bir küçük oda var. | Open Subtitles | اللعنة لكنّي رأيت. مثل الحجرة الكتّانية المنفوشة الكبيرة عند نهاية المدخل الرئيسي |