70'lerden klasik bir filmi kim yeniden çekmek istiyor lan? | Open Subtitles | من يريد ان يعيد إنتاج فيلم كلاسيكي لعين من السبعينات؟ |
Kadın: Eğer Dan bir marka olsaydı, o üstü açılan klasik bir Mercedes Benz olurdu. | TED | المرأة: إذا دان لبس علامة تجارية، قد يكون متحول كلاسيكي مرسيدس بنز. |
klasik bir gama retrovirüs, ama tamamen yeni; kimse daha önce görmemişti. | TED | انه نوع كلاسيكي من فيروس الغاما و ذلك جديد للغاية لم يره أحد من قبل قط |
Rory Stewart: Pekala, bence Libya var olan klasik bir sorunu teşkil ediyor. | TED | روي ستيورات : أعتقد أن ليبيا هي مشكلة كلاسيكية |
Tasarruf klasik bir ikili benlik problemidir. | TED | إن التوفير هي مشكلة كلاسيكية بين النفس الحاضرة و تلك المستقبلية |
Ve bence- Şu tusunami mesela: klasik bir örnek bu. | TED | و أعتقد ، بالنظر إلى تسونامي، و هو مثال تقليدي. |
Tepedeki Ev'in tarihinin bu kadar klasik bir şemayı izlemesini kastediyorum. | Open Subtitles | أعني؛ الطريق و تأريخ بيت التل يتبع نمط كلاسيكي |
klasik bir pariyi kaçırıyorsun. | Open Subtitles | أنت جوتا يَجيءُ في هنا. أنت مفقود حزب كلاسيكي. |
Bu, CIA'in ödevini yapmadığını gösteren klasik bir örnek daha. | Open Subtitles | إنه مثال كلاسيكي آخر أن و كالة المخابرات المركزية لا يقوموا بواجبتهم جيدا ً |
Bu müthiş bina, erken Venedik sanatçılığının klasik bir örneğidir ve bir çok büyük Avrupa sarayı için model teşkil etmiştir. | Open Subtitles | هذا البناء الهائل هو مثال كلاسيكي للصعنة الفينيسية في مراحلها الأولي وقد اسُتخدم كنموذج للقصور الاوروبية العظيمة |
SoylentGreen. Gurmeleriçin klasik bir tat. | Open Subtitles | سويلنت أخضر, مكون كلاسيكي يستخدمه الطباخون و المعركة قد بدأت |
Psikayatrist Peter Wason tarafından düzenlenen klasik bir deneyde size üçlü bir rakam dizisi verilir ve bunları oluşturan kural sorulur. | TED | هناك دراسة كلاسيكية للعالم النفسي بيتر واسون يعطيك مجموعة من ثلاثة أرقام ويطلب منك التفكير في القاعدة التي تجمعهم |
Asıl amacı oraya seyahat edip egzotik bir bölgeden çeşitli türlerin klasik bir hikayesini paylaşmaktı. | TED | الفكرة الأساسية كانت للسفر هناك وإحضار قصة كلاسيكية عن التنوع بين المخلوقات عن طبيعة مختلفة، |
Neyse işte klasik bir cinayet sonrası intihar vakasıymış. | Open Subtitles | لقد كانت حالة كلاسيكية من جرائم الانتحار |
klasik bir televizyon karakterini, öylece öldüremezsin. | Open Subtitles | لا يمكنكم أن تقتلوا شخصية تلفزيونية كلاسيكية. |
Hayır, bence klasik bir Seconal kadını. | Open Subtitles | مممم لا تود اعتقد اننا بين ايدينا إمرأة سيكونال كلاسيكية |
Bu klasik bir dava. Teknolojinin bir sanatçı araması. | Open Subtitles | هذه حالة كلاسيكية من التكنولوجيا للبحث عن فنان |
"Blog"lar, kitlesel amatörleşmenin klasik bir örneği. | TED | التدوين على الإنترنت هو مثال تقليدي على النضج الشامل. |
Suçu başka birine atmaya çalışmak klasik bir suçlu davranışıdır. | Open Subtitles | يلقي باللوم على شخص آخر هذا سلوك إجرامي تقليدي |
Tamam, tamam bu sadece klasik bir yanlış anlaşılma. | Open Subtitles | حسناً، حسناً، هذا مجرّد سوء تفاهم كلاسيكيّ. |
Vera Wang siyah straplez klasik bir elbise dikmişti çok daha pahalıydı ama ileride her türlü yerde giyilebilirdi. | Open Subtitles | ولكن (فيرا وانغ) صنعت هذا الفستان الأسود الكلاسيكي بدون حمالات، كان أغلى ولكن يمكنك ارتدائه لجميع أنواع الأحداث المستقبلية. |
klasik bir Noel kutlaması sayılmaz. Ama etkili ve çok şey anlatıyor. | Open Subtitles | هذه ليست تحيّة عيد ميلاد تقليديّة لكنّها تمتلكُ الإيجاز والإختصار |
Bu halk arasında bilinen klasik bir "başarısızlık korkusu" durumu. | Open Subtitles | أعتقد أن ما لدينا هنا هو حالة معتادة للخوف من الفشل |