Dinleyin, savaşı kazanabilmemizin mümkün olduğuna inanıyorlar. | Open Subtitles | الاستماع، ونعتقد أن هذا سوف يمكن أن تساعدنا على كسب الحرب. |
Dinleyin, savaşı kazanabilmemizin mümkün olduğuna inanıyorlar. | Open Subtitles | الاستماع، ونعتقد أن هذا سوف يمكن أن تساعدنا على كسب الحرب. |
İnsanların yanıldıklarını kanıtla, kendine kanıtla, mümkün olduğuna inandığın şeylerden kendine itici güçler yapabilirsin. | TED | أنت تثبت للآخرين ولنفسك أنهم على خطأ، وأن بإمكانك تحقيق خطوات صغيرة متتالية، نحو ما تعتقد أنه ممكن. |
Ne istediğinize karar verin, elde edebileceğinize inanın, hak ettiğinize ve mümkün olduğuna inanın | Open Subtitles | آمن أنك تستحقه وآمن أنه ممكن لك |
Bugün bu aşamadayım çünkü biri, atalarımdan itibaren, bunun mümkün olduğuna inandı. | TED | وجودي في هذا المكان يعود فضله ﻷحد أسلافي الذي كان مقتنعًا بأنني أمر ممكن. |
Babam 'insan mükemmelliğinin' mümkün olduğuna inanırdı. | Open Subtitles | كان أبي يؤمن أن كمال الإنسان هو أمر ممكن الحدوث |
Ama Nikita, bunu öğrendiğim zaman, mümkün olduğuna inanmadım. Ama şu anda tam önümüzde duruyor. | Open Subtitles | لكن يا (نيكيتا) حين اكتشفت ذلك لم أصدق أنه ممكن ولكنه في متناول يدنا الآن |
Beraber çalışırsak bunun mümkün olduğuna inanıyorum. | Open Subtitles | أعتقد أنه ممكن إن عملنا معًا. |
Bunun mümkün olduğuna inanmıyorum. | Open Subtitles | لا أظن أنه ممكن |
Buraya gelip yıllardır uyuşturucu kullanmayan kişileri görünce bunun mümkün olduğuna kendimi inandırdım. | Open Subtitles | حين بدأت بالقدوم هنا لكنى رأيت العديدين الذين تعافوا لسنين حينها بدأت أصدق أن هذا أمر ممكن |
Buraya gelip yıllardır uyuşturucu kullanmayan kişileri görünce bunun mümkün olduğuna kendimi inandırdım. | Open Subtitles | حين بدأت بالقدوم هنا لكنى رأيت العديدين الذين تعافوا لسنين حينها بدأت أصدق أن هذا أمر ممكن |
O yüzden bir keresinde büyükanneme neden onun bu yolculuğa baş koyduğunu sordum ve bana şöyle dedi, ''Sanırım mümkün olduğuna inanması gerekiyordu.'' | TED | لذلك سألت جدتي في إحدى المرات عن رأيها بسبب مباشرته برحلة كهذه، وقالت لي: "أظن أنه كان مقتنعًا بأنه أمر ممكن." |