Duydukları anda, kötü mağazanın önünde sıraya girip onu kuşatacaklar... | Open Subtitles | ثم سرعان ما سيتجمهرون للمطالبة بإسقاط المتجر الكبير الشرير الذيسيحطم.. |
mağazanın bunları bir araya getirebilecek bir servisi yok mu? | Open Subtitles | ألا تظنين أن المتجر لديه خدمة ما لتركيب هكذا امور؟ |
mağazanın kapılarını ilk açtığı günden beri tam beş sene geçti. | Open Subtitles | إلى يومنا هذا مضت خمسة أعوام منذ أن فتح المتجر أبوابه. |
Ev kadınları mağazanın dışında alışveriş yapmak için sıraya girmiş durumda. | Open Subtitles | هناك طابور من الامهات خارج المحل جاهزون من اجل تخفيضات الغد |
Bunu mağazanın vitrininde gördüm ve parmağında çok güzel duracağını düşündüm. | Open Subtitles | رأيت هذا من واجهه المحل وفكرت كم سيبدوا جميلًا في اصبعك |
Öyleyse, bana mağazanın neden içinde bomba patlamış gibi göründüğünü izah edebilir misin? | Open Subtitles | هل يمكنك أن تعرض على تفسير معقول لتوضح كيف أن المخزن يبدوا وكأن قنبلة إنفجرت بداخله؟ |
Bekle... Noel baba mıyım yoksa bir mağazanın müdürü müyüm? | Open Subtitles | انتظري , هل أنا سانتا أم أنا مدير المتجر ؟ |
mağazanın bize o tarz bir deneme için izin vereceğini sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أظنّ أنّ المتجر سيسمح لنا بالقيام بذلك النّوع من الاختبارات |
İlginizi çeken birşey görünce ürünü aldığınızda görevli kişi ürünü tarayabilir ve ürün mağazanın herhangi bir yerindeki bir ekranda görüntülenebilir. | TED | تتناول الجهاز، ومتى رأيت شيئًا أعجبك يقوم الموظف بمسحه بالجهاز وبذلك يمكن عرضه على أي شاشة في أنحاء المتجر |
Tadım için, mağazanın girişine yakın küçük bir stand kurduk. | TED | ووضعنا كشك للتذوق قرب مدخل المتجر مباشرة |
Saat 11'e kadar 21'den 25'e kadar olan numaraları çağırdılar. Bu biraz sürecekti, ve hiç bedava yüz boyama ya da geçici dövme yoktu ki mağazanın dışında oluşan erimeyi engelleyebilsin. | TED | بحلول الساعة 11 تمت مناداة الأرقام بين 21 و 25؛ إذاً سننتظر لفترة طويلة. ولا يوجد ما يكفي من الرسم على الوجوه أو الوشم المؤقت المجانيين، لمنع حدوث الانهيار خارج المتجر. |
O mağazanın sahibini görünce çenem daha da acıyabilir. | Open Subtitles | أعتقد أن فمي يؤلمني أكثر عندما أرى صاحب ذلك المتجر |
Neden beni tüm mağazanın önünde böyle bir duruma soktun? | Open Subtitles | لماذا وضعتنى فى هذا الوضع أمام كل المتجر ؟ |
mağazanın, pamuk kapanının, değirmenin ve nalbandın sahibiyim. | Open Subtitles | أملك المتجر وحقل القطن ومطحنة الطحين وورشة الحدادة |
mağazanın gelmiş geçmiş en iyi ayakkabı satıcısı. | Open Subtitles | أفضل عامل للأحذية قد حظى به المتجر من أى وقت مضى |
Bir keresinde İtalyanlar gelmişti, mağazanın yarısını çalıp gittiler. | Open Subtitles | بل انهم الايطاليين أتوا الى هنا مرة وسرقوا نصف المتجر |
Doris'in patronu Koca Dave Brewster, mağazanın mirasçısı Ann Nirdlinger ile evliydi. | Open Subtitles | رب دوريس في العمل، بيغ ديف برويستر. كان متزوجا من آن نيردلينغر، وريثة المتجر. |
mağazanın yetkilisi olarak kendimi küçük ailemizin reisi gibi hissediyorum. | Open Subtitles | بما أننى المسؤول عن المحل ، فإننى أشعر أننى أب لهذه الأسرة الصغيرة |
Sadece mağazanın yerinde olup olmadığına bakmaya gelmiştim. Sonra gideceğim. | Open Subtitles | لقد جئت لأتأكد أن المحل لا زال هنا ، ثم سأنصرف |
Söyledin. Gitmedim. mağazanın kirası ay sonuna kadar ödendi. | Open Subtitles | أخبرتنى, وأنا لم أفعل إيجار المحل مدفوع لنهاية الشهر |
Sokağın karşısındaki mağazanın güvenlik kamerası var. | Open Subtitles | و أيضا كاميرا حراسة المخزن في الشارع المقابل |
mağazanın girişine götürebilir misiniz beni? | Open Subtitles | أيمكن أن تأخذيني للمتجر الذي بالطابق الأول؟ |
yarın falan gelseniz Lotonun alındığı mağazanın kamera görüntülerini inceledim | Open Subtitles | راجعت أشرطه المراقبه بالمتجر حيث إِشتريت تذكرتك |
Her çalışan, mağazanın farklı bir yerini kontrol eder. | Open Subtitles | المستخدميَخْرجُ a قسم مختلف مِنْ المخزنِ. لاحظتُ الطوابعَ على أيدي الناسِ. |