Okyanus çılgınlığı olabilir, ama bu okyanus kabalığı için bir mazeret değil. | Open Subtitles | .. ربما لديه جنون المجيط لكن ليس هنالك عذر لــ فظاظة المحيط |
Daireme gelmek için uydurulmuş hayatımda duyduğum en kötü mazeret bu olabilir. | Open Subtitles | هذا ربما يكون أسوء عذر قد أستخدمه شاب ليحاول الدخول الى شقتي |
Bir keresinde yüksek IQ'ya sahip olmanın banyo yapmamak için mazeret olmadığını söylemişti. | Open Subtitles | أخبرني ذات مرّة أنّ وجود معدّل ذكاء عالي لديّ ليس عذراً لعدم الإستحمام |
Bu herifle ilgili en ufak şeyi dâhi bilmek istiyorum ve mazeret istemiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أعرف كل شيئ عن هذا الشخص و لا أريد أية أعذار |
Alacağım olsun. Patronuna mazeret olarak beni gösterebilirsin. | Open Subtitles | سوف اندهش لذلك الآن, سأعطيك حجة غياب لرئيسك |
Gösterebileceğim tek mazeret yalnız yaşamanın beni hoyratlaştırdığı. Değildiniz, aslında. | Open Subtitles | العذر الوحيد الذى يمكننى قوله أننى أصبحت فظاً من كثرة الوحدة |
İçinde inandırıcı mazeret olan bir zarfınız daha yoktur, değil mi? | Open Subtitles | لا يُصادف أنّك تملك ظرفاً آخر يحتوي عذر غياب مقنع، صحيح؟ |
Birincisi, bu erkeklere soruna aldırış etmemeleri için bir mazeret sunuyor. | TED | الأول أنه يعطي الرجال عذر لعدم الاهتمام. |
Beni yere serebilirsin. Haydi yap. Bu iyi bir mazeret. | Open Subtitles | ربما يمكنك ان تضربنى, هيا, انه عذر مقبول |
Aileniz ve kayınpederiniz için siz bir mazeret uydurun. | Open Subtitles | اختلق عذر لعائلتك ، قل أنه لم يعجبك ، أو العمل كثير اعطهم أي عذر ، وأنت جيد في هذا الأمر |
Size mazeret gösteremiyorum. mazeret yok. | Open Subtitles | .لا يمكن أن أقدم لكم أي عذر لا يوجد أي عذر لهذا |
Altı üstü çocuk kendini astı. Partiye gitmemek için mazeret sayılır mı? | Open Subtitles | لقد شنق هذا الولد نفسه، كيف يمكن أن يكون ذلك عذراً للحفلة؟ |
Sonunda kabile gençliğinin ve tecrübesizliğinin mazeret olamayacağına karar vermiş. | Open Subtitles | و فى النهاية ، قررت القبيلة أن كونه صغير و لا خبرة له لا يكون عذراً كافياً |
Sahip olmamak, olmaya çalışmamak için mazeret değil. | Open Subtitles | عدم ملكية شيء ليس عذراً لكي لا يحصل الشخص على ما يريده |
Şimdi İngilizlerden hiçbir mazeret gelemez. | Open Subtitles | و لا يمكن أن يكون هناك أعذار من جانب البريطانيين |
- mazeret yok, beyefendi. Madem ringdesin, ne yapabildiğini göreceğiz. | Open Subtitles | لا أعذار أيها السيد، أنت في الحلبة دعنا نرى ما لديك |
Onu hemen buraya getirtiyorum. Sana bir mazeret lazım. | Open Subtitles | سآتي به إلى هنا حالا أنت تحتاج إلى حجة غياب |
Gösterebileceğim tek mazeret yalnız yaşamanın beni hoyratlaştırdığı. | Open Subtitles | العذر الوحيد الذى يمكننى قوله أننى أصبحت فظاً من كثرة الوحدة |
Sana yalan söyledim ve bu yalanlar için mazeret uydurmayacağım. | Open Subtitles | فقد فعلت, وانا لن أختلق أعذاراً لهذه الأكاذيب. |
Bu yaptıkların için mazeret üretip duruyordun. | Open Subtitles | كنت تخلقين مجموعة من الاعذار ، هذا ما كنت تفعلينه |
mazeret yok. Ceza olarak ek görev. | Open Subtitles | . لا اعذار . ستاخذ فترة مراقبة اضافية كعقوبة |
Yeni aldığım bu küçük elbiseyi giymem için mazeret oldu. | Open Subtitles | يعطيني ذريعة ارتداء هذا العلامة التجارية الجديدة قليلاً اللباس اشتريت. |
Bu mazeret değildi, ama bu tiplerin çoğu haydut olup çıkıyordu. | Open Subtitles | هو ليس بعذر ولكن هي بداية كل تجار المخدرات |
Parlak elbiseler giymesi için ve sihirli değnek taşıması için harika bir mazeret oldu. | TED | و هذا أعطاها عذرًا من أجل ارتداء ثوب لامع وحمل عصا سحرية. |
Hızlı kasılan kaslarını mazeret olarak kullanana son kez izin veriyorum. | Open Subtitles | هذا آخر مرّة أدعك تستعمل سرعة تشنج عضلاتك كعذر لأيّ شئ |
Eğer kabul edilebilir bir mazeret olsaydı ki yok, ama olsaydı, böyle birşey olurdu. | Open Subtitles | إذا كان هناك عذرُ مقبولُ، آسفة جداً لإنني إستغليتك ليلة أمس. |
Bizim gerçekte ne olduğumuzu göstermek için mazeret olarak bir kurmacaya ihtiyacımız vardır. | Open Subtitles | نحن نحتاج إلى مبرر الخيال لعرض وممارسة ما نحن عليه بالفعل |
Biliyorum, ve tatilde olması bir mazeret değil. | Open Subtitles | أَعْرفُ، وفقط لأن هو كَانَ في إجازة، ذلك لا عذرَ. |