| Seni aramızda görmekten mutluluk duyarız. Ve burada mutlu olacağını biliriz. | Open Subtitles | سنكون سعداء وأنت بيننا وأعلم أنه يروق لك ذلك |
| Oda arkadaşlarım ve ben katılmaktan mutluluk duyarız. | Open Subtitles | أنا و زلائي في الغرفة سنكون سعداء للحضور |
| Sizi istediğiniz kadar burada ağırlamaktan mutluluk duyarız. | Open Subtitles | تسعدنا استضافتكم هنا بقد ما تشاؤون |
| Onu daha iyi tanımaktan mutluluk duyarız. | Open Subtitles | كنا نحب أن تعرف عليه بشكل أفضل. |
| Bakmaktan mutluluk duyarız. | Open Subtitles | سيكونُ من دواعي سرورنا أن نلقيَ نظرةً عليكِـ |
| Eğer sana yardımcı olacaksa Kurucu Çift olmaktan mutluluk duyarız. | Open Subtitles | سيسعدنا لعب دور الزوجان المؤسسان اذا كان هذا سيساعدك |
| Bunu çözmek için fikri olan birileri varsa da onu dinlemekten mutluluk duyarız. | TED | و إذا كان لديكم أفكار تساعدنا في حل ذلك يسعدنا أن نسمعها. |
| Ben ve Thor yardım etmekten mutluluk duyarız bayanın dağa çıkmasına yardım ederiz, | Open Subtitles | تسرنا أنا وثور مساعدتكما على تسلق الجبل, سيد فان ديغروت |
| O yüzden hazırsanız, gerçekten hazırsanız, sizi o "İlk defa" deneyimlerine döndürmekten mutluluk duyarız. | Open Subtitles | وإن كنت مستعداً، إن كنت بصدق مستعداً حينها سنكونُ سعداء أن نرجعكَ لـ لتجارب "تذكر متى" |
| Kirsten ve ben, sana da ceza vermekten mutluluk duyarız. | Open Subtitles | أنا و(كيرستن) سنكون سعيدين بقدومكِ أيضاً |
| Kayıp bir şey bulursanız, sizin için bir rapor hazırlamaktan mutluluk duyarız. | Open Subtitles | سنسعد برفع محضرِ لكِ لو وجدتِ شيئًا مفقودًا |
| Öncelikle hem seni hem de kocanı birlikte çalışmada katılımcı olarak görmekten mutluluk duyarız ve söylemeye çalıştığın şey olan farklı cinsel pozisyonlardaki deneyimlerinizi gözlemleyebilirim. | Open Subtitles | حسناً, قبل كل شيء، سنكون سعداء لتشرّفينا أنتِ وزوجِك كمشاركان في الدراسة معاً |
| Mecbur kalmaktan mutluluk duyarız sanırım. | Open Subtitles | أعتقد أننا سنكون سعداء بإلزامه بالقانون. |
| Bakın, karım ve ben size bağış yapmaktan mutluluk duyarız. | Open Subtitles | أنظر، أنا وزوجتي سنكون سعداء للتبرع بالمال في قضيتكم |
| Yani biraz geri planda kalmayı dert etmezseniz sizleri kahraman olarak takdim etmekten mutluluk duyarız. | Open Subtitles | لذا ،ان لم تمانعوا تراجعوا قليلا سنكون سعداء بجعلكم الابطال كيف يبدو هذا ؟ |
| Yani elbette, yardımcı olmaktan mutluluk duyarız. | Open Subtitles | أعني أجل بالتأكيد تسعدنا مساعدتكم |
| Sorun değil. Yardım etmekten mutluluk duyarız. | Open Subtitles | لا بأس، تسعدنا مساعدتك |
| Ama seninle beraber çalışmaktan mutluluk duyarız. | Open Subtitles | لكن كنا نحب أن نعمل معكم. |
| Nikahımızı kıymanızdan mutluluk duyarız. | Open Subtitles | سيكون من دواعي سرورنا تقديسك لزفافنا |
| Elbette davetli listemiz sınırlı ama Jason'ı ve Yasiel'i de mekânda görmekten mutluluk duyarız. | Open Subtitles | طبعاً قائمة الضيوف محدودة لكن سيسعدنا أن نستضيف جيسون) و(ياسيل) أيضاً) |