Bilim adamlarına göre nefret ve aşk duyguları birbirine çok yakınmış. | Open Subtitles | العلماء يقولون بأن الحب والكراهية قريبات جدا لبعضهما هذا مااقوله للنساء |
Bu yasalar seks işçilerine karşı nefret ve yaftalamayı da sağlamlaştırıyor. | TED | هذه القوانين تشدد من وصمة العار والكراهية ضد محترفي الجنس. |
Birkaç hafta sonra bir arkadaşımın evindeydim ve karşılaştığım bu nefret ve ırkçılık yüzünden moralim bozuk ve kızgındım. | TED | بعد عدة أسابيع كنت في منزل صديقٍ لي، وكنت مستاءة وغاضبة جدًا بشأن العنصرية والكراهية التي واجهتها. |
Ya da, nefret ve cinayete niyetlenirken bile, iyi bir evlat olmaya çalışan Darryl Cotton'a ne dersin? | Open Subtitles | أو كيف أن داريل كوتون يحاول أن يكون ابناً صالحاً حتى وإن عنى ذلك الكراهية و القتل؟ |
Terkedişler, yalnızlık, nefret ve birbirinden şüphe duyma... | Open Subtitles | تسبب العزلة و الوحدة الكراهية و الشك |
İnsanoğlunun nefret ve merhamet kapasitesini bir gecede öğrendim. | Open Subtitles | وهكذا عرفتُ مقدار ما تسعه نفوس بني الإنسان من حقد ، ورحمة ! |
İnsanlar ölecek, diğerleri hastalanacak ve bu, nefret ve nihilizmin dayanaklarını güçlendirmek için yapılacak. | Open Subtitles | ستموت الناس، ويمرض آخرون وسيكون كل هذا لتقديم دافع باعث للكراهية والسلبية |
Biliyorsun, nefret ve sevgi arasında ince bir çizgi var. | Open Subtitles | كما تعلم، هناكل خط فاصل بين الحب والكراهية |
Çocukken tek sahip olduğu nefret ve savaşma isteğiydi. | Open Subtitles | منذ صباه الأشياء الوحيدة التي قدمت له هي العدوانية والكراهية |
Mesajı duyurmuştu ve tüm gördüğü şey nefret ve düşmanlıktı. | Open Subtitles | إنه يعلن رسالته على الملاْ وكل ما كان يحصده هو الأضطهاد والكراهية |
İhaneti kabul etmeyi öğrenmek, gizlilik, nefret ve öfke yaşamak. | Open Subtitles | تعلمت توقع الخيانه السرية والتآمر والكراهية والغضب |
Kendimi o kadar açık ve savunmasız hissediyorum ki içimi resmen nefret ve şiddetle dolduruyor. | Open Subtitles | أشعر بالفراغ والضُّعف.. ولهذا ذلك يملأني بالغضب والكراهية.. |
nefret ve öfke doluydu, çok nadir konuşurdu konuştuğunda da hep onu ihbar eden ilk kızdan bahsederdi. | Open Subtitles | ، لقد مليئاً بالحقد والكراهية ونادراً ماكان يتحدث وعندما فعل ذلك ، لقد كان دائماً عن الفتاة الأولى التي بلغت عنه |
Bu çok kişisel bir görev ve yıllarca bastırılıp ortaya çıkan utanç, nefret ve öfkeyle besleniyor. | Open Subtitles | هذه مهمة شخصية للغاية وتم تغذيتها بسنين من العار والكراهية والغضب والذي أخيراً ظهر على السطح |
Işıklar şehrinde insan ırkı sonunda acı, nefret ve hastalık hissetmeyecek. | Open Subtitles | في مدينة النور، سيجد البشر الحرية من الألم والكراهية والمرض |
Onunla benim hayatım öyle şiddet öfke, nefret ve ölümle dolu ki. | Open Subtitles | حياته ، حياتي مليئة بالعنف و الغضب والكراهية والموت |
Bütün bu nefret ve öfke senin için iyi değil! | Open Subtitles | كل هذه الكراهية و الغضب ليس في صالحك |
nefret ve öfke... | Open Subtitles | هذه الكراهية و الغضب.. |
İnsanoğlunun nefret ve merhamet kapasitesini bir gecede öğrendim. | Open Subtitles | وهكذا عرفتُ مقدار ما تسعه نفوس بني الإنسان من حقد ، ورحمة ! |
İnsanlar ölecek, diğerleri hastalanacak ve bu, nefret ve nihilizmin dayanaklarını güçlendirmek için yapılacak. | Open Subtitles | ستموت الناس، ويمرض آخرون وسيكون كل هذا لتقديم دافع باعث للكراهية والسلبية |