| Yani bütün sezgilerinizi düşününce kendi sezginizin yanlış olduğuna inanmak oldukça zor. | TED | لذا، فاذا فكرت حول كل أفكارنا، فانه صعب تصديق أن فكرتك خاطئة. |
| Başkan için bu diskin 300 milyon dolar değerinde olduğuna inanmak zor. | Open Subtitles | يصعب تصديق أن حاملة البيانات هذه تساوي 300 مليون دولار عند المستشار |
| Ne kadar da huzur verici! Önünde durduğunuz zaman, bunların 40'ların sonlarında askeri kışlalar olduğuna inanmak zor. | TED | مشرقاً وآمنًا، وعندما تقف أمامه، يصعب التصديق أن هذا كان في السابق قاعدة عسكرية في نهاية الأربعينيات من القرن الماضي. |
| - Yüzlerce kişiden herhangi biri. - Bizden biri olduğuna inanmak güç. | Open Subtitles | أى واحد من مئات الناس من الصعب تصديق أنه واحد من بيننا |
| Hayatlarımız üzerine söz hakkım olduğuna inanmak istiyorum? Tamam mı? | Open Subtitles | يجب أن أؤمن بأن لدي رأي في حياتنا حسناً؟ |
| Bir oğlun olduğuna inanmak istedim ve hayal gücümü kullandım. | Open Subtitles | أردت أن أصدق أن لك ابناً لذلك تركت لخيالي العنان |
| Şu anda bile, davvranışlarımda sadistçe bir şey olmadığının farkında olduğuna inanmak isterim. | Open Subtitles | أحب أن أعتقد أنك تعلمين جيداً أنة و حتى الأن لا توجد أى سادية فى أفعالى |
| İnsanların bir geliri yoktu ve Amerika'da kimse, Amerika'da geliri olmayan kişiler olduğuna inanmak istemiyordu. | TED | لم يكن للناس دخل، ولا أحد في أمريكا يود تصديق أن هناك أشخاص في أمريكا بدون دخل. |
| Korkusuz gençlik hikâyeleriyle sizi eğlendirirken büyükannenizin önceden trapez sanatçısı olduğuna inanmak zor olabilir. | TED | بينما تغمرك البهجة حين تستمع إلى حكايات شبابها، سيكون من الصعب عليك تصديق أن جدتك كانت تحترف اللعب على أرجوحة بهلوان. |
| Ailemize bu kadar yakın birinin kaçak bir yabancı olduğuna inanmak hayli güç. | Open Subtitles | يصعب تصديق أن شخص مقرّب لعائلتنا قد يكون مهاجر غير شرعي |
| Bütün bunların altında küçük bir kızın olduğuna inanmak zor. | Open Subtitles | يصعب التصديق أن فتاة صغيرة تغطيها كل هذة القذارة |
| İnsanın kendi kardeşini öldürme emri verebilecek kadar hasta olduğuna inanmak zor. | Open Subtitles | من الصعب التصديق أن شخص ما مريض يأمر بقتل أخيه. |
| Daha birkaç saat önce, hepsinin baygın olduğuna inanmak güç. | Open Subtitles | من الصعب تصديق أنه منذ ساعتين كانوا جميعًا فاقدي الوعي |
| Hayatlarımız üzerine söz hakkım olduğuna inanmak istiyorum? Tamam mı? | Open Subtitles | يجب أن أؤمن بأن لدي رأي في حياتنا حسناً؟ |
| Belki de onun kardeşi olduğu için yetenekli bir katil olduğuna inanmak istemedim. | Open Subtitles | ربما أنا فقط لا أريد أن أصدق أن أخوها كان قادراً على القتل |
| İnsandan daha fazlası olduğuna inanmak için neden böyle bir istek duyduğumu anlamıyorum. | Open Subtitles | لا أعرف لماذا أردت بشدة أن أعتقد أنك أكثر من إنسان |
| Bu Cabal'ın hala etkin olduğuna inanmak için nedenlerim var ve ne kadar büyük bir tehdit oluşturduklarını bilmem gerekiyor. | Open Subtitles | لدى من الأسباب للإعتقاد أن هذه الطائفة لازالت موجودة وأريد تحديد كم التهديد الذى يُمثلونه |
| Bence sadece olayları değiştirecek gücü olduğuna inanmak istiyor. | Open Subtitles | أعتقد أنها تريد أن تصدق أن لديها لقوة لتغيير الأشياء |
| Fransa'da büyük bir işadamı olduğuna inanmak zor. | Open Subtitles | يصعب علي تصديق انه كان تاجر كبير من فرنسا |
| Başka komplocular olduğuna inanmak için haklı nedenlerim var. | Open Subtitles | لدي سبب يدفعني للإعتقاد بأن هناك متآمرين آخرين |
| Yaşananları telafi etmek için bir umut olduğuna inanmak zorundayım. | Open Subtitles | عليّ أن أؤمن أن هناك أمل للمغفرة |
| Karşı gelmek gibi olmasın ama kimsenin bilmediği mucizevi bir tedavi olduğuna inanmak... | Open Subtitles | لا أقصد الإهانة, ولكن... الإيمان بوجود معجزات شفائية |
| Adam'ın böyle güzel bir jest yapmış olduğuna inanmak güç fakat bu defter onun özür dileyiş şekli sanırım. | Open Subtitles | من الصعب أن نصدق أن آدم قادر على تقديم لفتة الطيبة، لكنّي أعتقد أن ذلك سجل طريقته للإعتذار |
| Aynı kız olduğuna inanmak çok zor. | Open Subtitles | من الصعب التصديق أنك كنت تلك الطفلة الصغيرة. |
| Elimin iyi olduğuna inanmak istedin. | Open Subtitles | أردت أن أصدق أنها بخير أردتينني أن أكون بخير |