Makineniz onun içinde çok eski bir iblis olduğunu gösterdi! | Open Subtitles | جهازك اثبت ذلك بأن هناك شيطان قديم بداخلها |
Emanete yanlış bavulu bıraktın. İstedikleri şey onun içinde değildi. | Open Subtitles | وضعت حقيبة زوجتى فى الأمانات هذا الصباح ولم يجدوا ما كانوا يريدونه بداخلها |
onun içinde büyüyen şey hakkında endişelenen bir tek ben miyim? | Open Subtitles | هل أنا الوحيدة القلقة من الشيء الذي ينمو بداخلها ؟ |
Şu su bardağını görüyor musun? Dişlerini onun içinde tutuyor. | Open Subtitles | هل ترى كأس الماء الذي هناك انها تبقي أسنانه بداخله |
Çünkü şeytan sadece vücudu ele geçirmez, onun içinde de saklanabilir. | Open Subtitles | حتى لا يحتوي بالجسم وحسب, غير أنّ الشرّ قد يترصّد بداخله. |
- Seni burada tutmak istiyorum. - onun içinde ölmek istemiyorum. | Open Subtitles | انا اريدك ان تبقي هنا لا استطيع اني اموت في داخلها |
U-Haul dışarıda, sahip olduğum her şey onun içinde. | Open Subtitles | شاحنة النقل متوقفة بالخارج وكل شيء أملكه بداخلها |
Ve en önemlisi, baba, oğlum onun içinde görünmekten hoşlanmıyor. | Open Subtitles | و الأكثر أهمية يا أبي أبني لا يحب ان يرى بداخلها |
onun içinde gerçek altın parçaları var, tamam mı? | Open Subtitles | قطع من الذهب، ذهب حقيقي بداخلها هنا، حسنا؟ |
Aydınlanma Kilisesi, buralarda bir yerde ve senin kapsülde onun içinde. | Open Subtitles | كنيسة الاستنارة هنا في مكان ما. واسطوانتك بداخلها. |
1 metreye 1.5 metre genişliğinde bir çukur kazdık. Kızınız onun içinde. | Open Subtitles | لقد حفرنا حفرة عمقها 4 أقدام وعرضها 3 أقدام وألقيناها بداخلها |
Karanlık senin müttefikin sanıyorsun. Ama sen karanlığı sonradan kucakladın. Ben onun içinde doğdum. | Open Subtitles | تظن أن الظلمة لعبتك، لكنكَ ببساطة تبنيتَ الظلام أما أنا، فأنا ولدتُ فيها، ترعرتُ بداخلها |
Lanet olası götveren, onun içinde laptopum vardı. | Open Subtitles | أيها الأحمق اللعين لقد وضعت حاسوبي المحمول بداخلها |
Hedefimi hayal ederek bahçede onun içinde saatlerce oturdum. | TED | قضيت ساعاتً جالسة بداخله في الحديقة أحلم بهدفي. |
Hayır, bu yanlış. onun içinde hazineler var. | Open Subtitles | لا، ذلك اعتقاد خاطئ بداخله توجد الكثير من الكنوز |
Evet. Kaplumbağam tüm otları yiyip ölmeden önce onun içinde yaşıyordu. | Open Subtitles | أجل, سلحفاتي كانت تعيش بداخله قبل ان تأكل كل العشب و تموت |
onun içinde kötü bir şey var, ve kendinde değil, tamam mı? | Open Subtitles | فقط يحمل بداخله شئ ما سئ و هو ليس نفسه الآن ، حسنا ؟ |
Dişlerini onun içinde tutuyor. | Open Subtitles | هل ترى كأس الماء الذي هناك انها تبقي أسنانه بداخله |
Hiç bunun onun içinde olduğunu düşündünüz mü? | Open Subtitles | هل ظننت قط أنه كان يحمل بداخله كلّ تلك الشراسة؟ |
Hemen bu kimyasal'dan edindim, küveti onunla doldurup yüzümü içine soktum. Ve onun içinde nefes almaya çalıştım, elbette ki bu imkansızdı. | TED | لذا ، حصلت على تلك المادة الكيميائية ملأت الحوض منها، ووضعت وجهي في الخزان وحاولت أن أتنفس في داخلها وقد كان ذلك من المستحيل حقا |
Gerçeğe asla bağlı kalmadı. Çünkü onun içinde gerçek yoktu. | Open Subtitles | "ولم يتقيّد بالحقيقة، إذّ أن لا صدق في داخله" |
- İblis onun içinde hayat buldu. | Open Subtitles | يعيش (الدامون) بداخلها. |
Uzun süre onun içinde kalmayi planlamiyorum tabii ama kendi basima gezinmem ve millete yük olmaktan vazgeçmem gerek artik. | Open Subtitles | لا أتوقّع بأن أستخدمها لمدة طويلة، لكن عليّ تدبير شؤوني الخاصّة وأتوقّف أن أكون عبئاً .على الجميع |