Eğer oyuncaklarını toplamazsan , Bir haftalığına TV yok. | Open Subtitles | إذا لم تبدئي بترتيب ألعابك سأحرمك من مشاهدة التلفاز لاسبوع |
Tüm oyuncaklarını başkalarıyla paylaşmak zorunda kalmak ve babanın herkesle roket gemisi yapmasını seyretmek kolay olmamıştır. | Open Subtitles | أنا أعرف أنني كنت اليوم منشغلاً بالعناية بهؤلاء الأطفال الآخرين أعرف أن ذلك لم يكن سهلاً عليك أن يقاسموك ألعابك |
Belki tüm oyuncaklarını parçalarsak onu az da olsa ağlatabiliriz. | Open Subtitles | ربما بإمكاننا جعله يبكي قليلا عندما نقوم بتحطيم جميع ألعابه. |
Gecenin bir vaktinde... oyuncaklarını geride... bırakmak zorunda kaldığınızı söyledi. | Open Subtitles | شيء عن وجوب الرحيل في منتصف الليل وترك ألعابه |
Çantana oyuncaklarını saklarsa onları iade etmekten başka seçeneğin kalmaz. | Open Subtitles | فبتخبئته الألعاب بحقيبتك، لا يعود لك خيار سوى إعادتها له |
- Tavşanın yiyeceklerini yiyoruz. - Evet. oyuncaklarını da koydunuz mu? | Open Subtitles | يبدو أننا سنأكل كل ما يتعلق بالأرانب ، هل يوجد ألعاب أيضاً ؟ |
Evin her tarafında oyuncaklarını bırakmaya başladı, onu biri zarar görebilir diye uyarmamıza karşın hem de. | Open Subtitles | بدأت تتركَ ألعابها مهملة ، بأرجاء المنزل، و قدّ أخبرناها بأن هنالك من سيتأذى. |
Anton, oyuncaklarını toplamaktan bıktım! Tüy dökmeyi ve palyaçoluk yapmayı bırak! | Open Subtitles | انطون , انا تعبت من ترتيب العابك انه العابك وتوقف |
oyuncaklarını bulamadım, bu yüzden neden sadece şu saç kurutma makinesi ve çıngırakla oynamıyorsun? | Open Subtitles | لم أتمكن من إيجاد ألعابك لماذا لا تلعب بمجفف الشعر والخشاخيش هذه؟ |
Hatta oyuncaklarını bile koydum. | Open Subtitles | بسكويت، خضروات وحتى ألعابك القديمة، رأيت ؟ |
Matthew, dün gece sana oyuncaklarını kaldırmanı söylemedim mi? | Open Subtitles | ماثيو، لم أكن أستطيع أن أقول لك ضعت ألعابك فى مكانها الليلة الماضية؟ |
Pekala, dostum oyuncaklarını alıp gittiğimiz için kusura bakma ama... | Open Subtitles | حسناً يا صاح ، آسف بشأن سرقة ألعابك والهرب ، لكن |
Dostum oyuncaklarını sattı ve 250.000 dolar kadar kazandı. | Open Subtitles | باع الرجل ألعابه و جنى منها نصف مليون دولار |
Dostum oyuncaklarını sattı ve 250.000 dolar kadar kazandı. | Open Subtitles | باع الرجل ألعابه و جنى منها نصف مليون دولار |
Sabah ilk iş onu bulur ve oyuncaklarını elinden alırız. | Open Subtitles | . أول شئ فى الصباح نجده ونأخذ ألعابه بعيداً |
Kapalı bir oda da oyuncaklarını topluyor olması gerekmiyor mu? | Open Subtitles | أليس عليه تجميع الألعاب في غرفة مبطَّنة؟ |
Kapalı bir oda da oyuncaklarını topluyor olması gerekmiyor mu? | Open Subtitles | أليس عليه تجميع الألعاب في غرفة مبطَّنة؟ |
Ne zaman hazır hissedersen çiğneme oyuncaklarını bacaklarının arasına al, gel. | Open Subtitles | لكن عندنا تكون مستعداً دسّ ألعاب مضغك تحت غصن شجرة |
Prenses Myrcella'nın oyuncaklarını yapan oyuncakçı yapmış. | Open Subtitles | ذات صانع العرائس الذي يصنع جميع ألعاب الأميرة مارسيلا |
Evin her tarafında oyuncaklarını bırakmaya başladı, onu biri zarar görebilir diye uyarmamıza karşın hem de. | Open Subtitles | بدأت تتركَ ألعابها مهملة ، بأرجاء المنزل، و قدّ أخبرناها بأن هنالك من سيتأذى. |
Çocuktan oyuncaklarını yerde bırakmamasını istemek çok mu? | Open Subtitles | هل هو أمر صعب الطلب من الطفلة أن ترفع ألعابها عن الأرض؟ |
Claudia, sana oyuncaklarını ortalıkta bırakmamanı söylemiştim. | Open Subtitles | "كلوديا" أخبرتكِ ان لا تترك العابك على الأرض |
Belki, toplaman gereken oyuncaklarını toplamadığın için seni istemiyordur. | Open Subtitles | ربما لأنها لا تريدك أن تحزم لعبك كما هو المفترض |
Latin Amerikadaki kaçıklara oyuncaklarını götürüyordur. | Open Subtitles | تحضر الالعاب لكل العملاء في امريكا الاتينيه |
Sabah evden çıktığında oyuncaklarını son kez öpmüş olabilirsin. | Open Subtitles | عندما تخرج من البيت في الصباح قد تكون تقبل دُماك لآخر مرة |