Son savunma hattı biziz... ve bu ağır görevi reddetmeye hakkımız yok. | Open Subtitles | نحن آخر خط للدفاع, ولا يمكننا لا نجرؤ على رفض هذا العبء |
Eğer fikirleri böyle doğrudan reddetmeye devam ederseniz yeni bir şey ortaya çıkmaz. | Open Subtitles | إذا أستمريتم في رفض الافكار ، مباشرةً هكذا . فأن لا شيء سينتج |
Yardıma ihtiyacımız olduğunda İsa'nın askerlerini reddetmeye cüret etmeyiz. | Open Subtitles | نحن لا نجرؤ على رفض محاربي المسيح في ساعة الحاجة. |
Ve fikri beğendi, fakat hemen benim adaylarımı reddetmeye başladı. | TED | وقد احبت الفكرة وبدأت على الفور برفض اقتراحاتي |
Anlıyorum ve sen de beni 10 milyon doları reddetmeye ikna ederken bunlardan bahsetmeyi rahatlıkla unuttun mu? | Open Subtitles | أفهم هذا الآن. و انتي نسيتي أن تخبريني بهذا.. عندما كني تقنعيني برفض ال10 ملايين دولار؟ |
Bunu reddetmeye, öldürme içgüdünü yararlı bir şeye odaklamaya çalışıyorsun. | Open Subtitles | وتحاول إنكار ذلك عبر تحويل غريزة القاتل فيك لشيء مثمر. |
Kabul etmeme o kadar alıştılar ki reddetmeye cesaret edemiyorum artık. | Open Subtitles | أعتادوا على أن أقبل و على أنى لا أجرؤ على الرفض |
Prosedür nedeniyle davayı reddetmeye çalışıyorlar. | Open Subtitles | يحاولون رفض القضية بناءً على أسس إجرائية |
Sen ve ben evlendiğimizde hiçbiri daveti reddetmeye cesaret edememişti. | Open Subtitles | عندما تزوجنا، لم يجرؤ أحد على رفض الدعوة. |
Eğer bu kampüsün ve öğrencilerinin saldırı altında olduğunu reddetmeye devam edersen medyaya haber vermek zorunda kalırım. | Open Subtitles | إذا واصلت رفض الإعتراف بأن هذا الحرم الجامعي وطلابه تحت الهجوم فستُجبرني على الذهاب إلى وسائل الإعلام |
Bu sebeple, yer değişikliği talebinizi reddetmeye karar verdim. | Open Subtitles | ولهذا فقد قررت رفض طلبك بنقل المحاكمة |
Taklit Kapsül'ün bağlantı sinyalini reddetmeye devam ediyor! | Open Subtitles | النظام الدمية رفض إشارة اتصال! لا فائدة! |
Vücudun kan nakillerini reddetmeye başlayacak. | Open Subtitles | بدأ جسدك في رفض عمليات نقل الدم |
Ve bu yüzden ilerleme alimlerin, rahiplerin, geleneklerin ve yöneticilerin otoritelerini reddetmeye dayanıyordu. İşte bu yüzden bilimsel devrimin çok daha geniş bir bağlamı olması gerekiyordu: Aydınlanma, otoriteye bağımlı olmadan insanların bilgi soğurmaya gayret ettiği bir devrim. | TED | و لذلك فإن العملية تعتمد على تعلم كيفية رفض سلطة الرجال المتعلمين و القساوسة و التقاليد والقوانين و التي تبرر لماذا الثورة العلمية تحتوي على سياق اوسع : التنوير، الثورة في كيف أن الناس تسعى للمعرفة حاول أن لا تعتمد على السلطة |
Vücudun, DNA'nda yaptığımız değişiklikleri reddetmeye başladı. | Open Subtitles | بدأ جسدك برفض التغييرات التي فعلنها بحمضك النووي |
Vücudun, DNA'nda yaptığımız değişiklikleri reddetmeye başlıyor. | Open Subtitles | بدأ جسمكِ برفض التغيّر الذي أحدثناه في حمض النووي |
Claire... Remy'yi reddetmeye birlikte karar verdik. | Open Subtitles | كلاير، لقد اتخذنا قراراً برفض عرض ريمي. |
Aynı zamanda, benim için ve diğer insanlar için bu türden bir görüş tatmin edecek derecedeki bilince dayalı verileri reddetmeye oldukça yakındır. | TED | في نفس الوقت، بالنسبة لي ولكثير من الأشخاص الآخرين، هذا الرأي قريب جدًا من إنكار مسند الوعي ببساطة ليكون مُرضيًا. |
Biz de bu nedenle, suçlamaları reddetmeye mecbur kaldık. | Open Subtitles | ولا يجب أن نوضح، لقد تم إنكار جميع التهم الموجهة إليك. |
Onu baş üstünde tuttun, ...kendi benliğini reddetmeye zorladın. | Open Subtitles | لقد وضعتوه بهذا الموقف أجبرتوه على إنكار حقيقته |
14 yaşına geldiğimde oynamayı reddetmeye başladım. | Open Subtitles | لذلك عندما كان عمري 14 سنة، بدأت في الرفض. |
Miho'ya dair yaptığın o teklif için minnettarım ama reddetmeye karar verdim. | Open Subtitles | كلا "أقدر عرضك بشأن "ميهو لكننى قررت الرفض |